BÖLÜM 28

290 57 317
                                    

Herkese merhaba arkadaşlar. 

Bölüm günü geldiyse demek. Bugün 9 Mayıs Anneler Günü. O zaman ben de annemin anneler günün bir de buradan kutlamış olayım. Hepiniz annesinin anneler günü kutlu olsun. Aramızda anne olanların da günü kutlu olsun. 

Böyle günler de aslında pek sevmem dışa vurmayı. Biliyorsunuz bazılarımız için buruk geçiyor bu günler. O yüzden daha anlayışlı olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Her neyse. Artık bölüme geçelim isterseniz. 

Oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayınız!!!

Baya uzun bir bölüm oldu. (Yaklaşık 7083 kelime) Keyifli okumalar :)

Bölüm Şarkıları:

Dua Lipa "Don't Start Now"

Ellie Goulding "Start"

Amy Winehouse "Back To Black"

*** 

18.12.2020 İstanbul

"Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak." Demiş Yusuf Atılgan, Anayurt Oteli'nde.

Yalan. Yalan nedir bilmezdim ben. Ne de çok çeşidi varmış meğer. Burada öğrendim. Belki hiç ihtiyacım olmayacak, anlamını bile öğrenmeyecektim bu kelimenin. Ancak adını bile anmaya tiksindiğim kişi, bana öğretmişti yalanı.

Hayatımın yönünü, iç dünyamı, sonunu göremediğim yolumu belirleyen şey, yalandı. Çünkü benim yolum yalanlarla çiziliyordu. Geçmişim gibi.

Belki bu sayede yolumu bulacaktım. Yalan söyleyerek, korkmayarak, cesur olarak... Belki bu yaptıklarım hatalarım olacak ama denemedim demeyeceğim.

Çok defa yaşadığım hayal kırıklıklarım, yenilgilerim, umutsuzluklarım benim geleceğimin yol göstericileri olmuştu. Yaşadıklarım beni bu yola sürüklemişti.

Bazen keşke diyorum, keşke hiç büyümeseydim. Hala 3 yaşında ailesi ile mutlu o küçük kız olarak kalsaydım. Yalan, hayal kırıklığı, kötülük nedir bilmeyen küçük bir kız olsaydım. Çünkü yaralarla dolu kalbim gün geçtikçe nefretle doluyordu. Bu nefretim ise tüm bedenimi sarıp beni bitiriyordu.

Neyse ki artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Ben de değildim.

"Sen... Senin ne işin var burada?" diye sordum, nefretimin tek sebebi olan gözlere. Durdu, dinledi. Anlamaya çalıştı. Şimal'in burada ne yaptığını sorguluyordu. Bunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi.

"Ne tesadüf. Ben de tam hanımefendiye aynı soruyu soracaktım kızım." Dedi tebessüm edip Şimal'e bakarak. Midem bulanmıştı. Bu tavrı, bu iticiliği... Çok, çok iğrençti.

"Şimal Hanım eski bir dava hakkında birkaç soru sormaya gelmiş. Şimdi de gidiyordu." Dedim. İlk aklıma bu gelmişti. Onun kadar usta bir yalancı değildim maalesef. Ya da şu an onun izindeydim.

"Ne davasıymış bu?" diye sordu bu sefer. Neden sürekli işlerim ters gitmek zorundaydı ki? Ev, ev değil yolgeçen hanı olmuştu. Ne Demir'i bitiyordu ne Reşat'ı. Hayır, bir de açıklama bekliyorlardı.

"Bir dava ile ilgili birkaç soru işte. Adam şimdilerde usulsüzlük falan yapmaya başlamış. Kaçak durumundaymış falan. Nerede olabileceği hakkında bir bilgim olup olmadığını öğrenmek istemişler. Avukatlığını yaptığımdan dolayı biliyorum zannetmişler."

Reşat'a bakmaya son verip Şimal'e döndüm. "Ama nerede olduğu hakkında bir bilgim olmadığını söyledim kendilerine." Diye devam ettim.

Şimal gözlerini kırpmıştı. Bu iyi gidiyorsun demekti sanırım. Ya da ben öyle anlamak istemiştim. Her neyse. Sonra evden çıkmak için bir adım öne gitti. Reşat'ta çekilmek durumunda kaldı.

ELVİNTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang