BÖLÜM 30

251 38 235
                                    

Herkese merhaba arkadaşlar. 

Biliyorum bölüm biraz gecikti. Tamamen benden kaynaklı çünkü final haftama denk geldi. Bundan dolayı da aklımdan çıkmış. Ama şimdi sizlere çok güzel bir bölümle geldim. Hemen bölüme geçelim. 

Keyifli okumalar:)

Yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayınız!!!

Bölüm Şarkıları: 

Nasıl Derler Bilirsin "Tertemiz Delirdim" "Nereye Düştüm"

Kaan Boşnak "Yıkılma Sakın" "Kusmak Üzereyim" 

*** 

 20.12.2020 İstanbul

Geçen gün şirkete gelirken ışıklarda durmuştum. Gözüme bir afiş takılmıştı. Bir film afişiydi. Afişte şöyle yazıyordu:

"Geçmiş asla geçmemiş ve geçmeyecek olandır."

Daha haklı çok az şey okumuştum. İnsanın geçmişi asla peşini bırakmıyordu. O insanlardan biriydim bende. Geçmiş peşimi bırakmıyordu. Her geçen günümde geçmişime takılı kalıyordum. Belki de ben peşimi bıraksın istemiyordum.

Ama geçmesini istiyordum. Çünkü kalbim yorgundu benim. Çok erken yorulmuştu bedenim. Yavaş yavaş yok oluyordum sanki. Önce mutlu edip sonra her bir hücremi tek tek kırmışlardı. Parçalarım etrafa saçılmıştı. Toparlamak istediğimde ise yine büyük bir darbe almıştım.

Bu hep böyle devam etmişti. Ne zaman bir parçamı onarmaya çalışsam en yakınlarımdan aldım o kırıcı darbeyi. Alışmıştım. Artık şaşırmıyordum hiçbir şeye. Alıştığım için de bünyem bağışıklık kazanmıştı acıya.

Zaman vardı. Her şeyin bir zamanı... Buna inanmıştım bu yaşıma kadar. Acele etmemiştim. Biliyordum o zamanın geleceğini. Yanılmadım. O zaman geldi. Çok doğru bir zamanda ama yine acı ile geldi.

Ben geçmişimin asla geçmeyecek olduğunu bilerek ve geçmemesini isteyerek bir yola çıkmıştım. Bugün benim miladım sayılırdı. Çünkü ben, bugün en kötü anımı silmek için bir başlangıç yapmıştım.

Reşat Sarsılmaz.

Sen, benim hayatımda görmüş ve görebileceğim en kötü insansın. Ama senin de zamanın ve sıran geldi. Şimdi, cezanı çekme zamanındı.

"Hey, ne oluyor burada?" diyerek odasından çıkmış yanımıza gelen Demir, neler olduğunu ve polislerin neden burada olduğunu anlamaya çalışıyordu. Belki de her şeyi anlayacaktı. Bunların hepsinin benim başımın altından çıktığını öğrenecekti. Ama artık bunların bir önemi yoktu.

Demir öğrensin ya da öğrenmesin, fark etmezdi benim için. Er ya da geç ben istediğime ulaşacaktım. Gerekirse önümdeki en büyük engeli bile yıkacaktım. Ailem için gözümü karartmıştım. Çıktığım yolun bir geri dönüşü yoktu artık. Bu yüzden, Demir de benim nefretimden payına düşeni alacaktı.

"Biz... Biz de anlamadık. Semih Bey, babamızı katil olmakla suçluyor. Yavuz Sancak adlı kişiyi öldürmekle suçlanıyor Demir." Dedim korkmuş gibi yaparak.

Demir, bunu söylememle gerildi. Bunu yüzünden anlamıştım. Çünkü doğru olduğunu biliyordu. Bildiğini ise sadece Semih ağabey ve ben biliyorduk. Babası bile bilmiyordu onun öğrendiğini. Belki de ben öyle zannediyordum. Bilmiyorum.

"Nasıl yani? Semih ağabey neler oluyor?" diye sordu Demir. Üzerinde, Semih ağabeyin böyle bir şeyi yapabilme cesaretine sahip olmasına dair şaşkınlık vardı. Şaşırmakta haklıydı. Çünkü Semih ağabey onun en yakın arkadaşının babasıydı. Ama atladığı bir şey vardı. Benim babamın da yakın dostuydu. Babam bizi, ona emanet etmişti. Elbette bizim tarafımızda olacaktı.

ELVİNWhere stories live. Discover now