BÖLÜM 3

2.6K 974 1K
                                    

 Selam arkadaşlar, bayrama özel olarak uzun bir bölüm ile geldim. 

 Ben bu kitabı yazıyorum fakat çok az destek görüyorum. Sizden tek ricam beğenmeniz ve yorum yapmanız. İnanın bu benim için çok çok önemli. Şu an 6. bölümü yazıyorum fakat vote gelmezse ya da beklediğimden daha az gelirse bir hafta bölüm atmayabilirim. 

 İnanın sizleri çok seviyorum ve yazmak bana huzur veriyor. Yazdıkça yazasım ve sizlerle de paylaşasım geliyor. Bu yüzden beni kırmayın lütfen. Tek isteğim beğeni ve yorum yapmanız. 

 Sizi seviyorum. İyi okumalar.

Bölüm şarkıları;

Sezen Aksu: Vay
İkiye On Kala: Düşersem Tut Beni 
İkiye On Kala: İyi ve Güzel Kadınlar Hep Ağlar

***

 Bir kitapta okumuştum. Şöyle diyordu. "Siz kimsenin kimsesi değil kendinizin her şeyisiniz." O kadar doğru bir cümleydi ki şimdi daha iyi anlıyordum. Ben bu ailenin bir parçası değildim. Onların hiçbir şeyi idim. 

Bu zamana kadar birçok şeyle kendim başa çıkmıştım. Kendi kendimin her şeyi olmuştum. Bundan sonra da bu böyle devam edecekti. Kendimden çok fazla taviz vermiştim. Çok fazla fedakâr davranmıştım. Ama fazla fedakârlık bir yerden sonra vefasızlık doğuruyormuş. Artık fedakâr olmayacaktım. Kendime ihanet etmeyecektim.

 Leyla'nın kolundan tutarak yataktan kalktığımda hemen kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp çıkmamla ayağıma cam parçası batmıştı. Ayağıma baktığımda biraz kanıyordu. Cam parçasını çıkarıp merdivenlere yöneleceğim sırada Demir'in "Anne" diye bağırmasıyla olduğum yere çakıldım. Leyla ile olan konuşmamızı duyan Demir'di. En duymaması gereken kişi duymuştu. Kendime gelerek merdivenlerden inmeye başladım. Leyla arkamdan seslense de pek umursadığım söylenemezdi.

 Aşağı indiğimde Demir hala annesine bağırıyordu. Hale Hanım "Bu ne gürültü, ne oluyor? Diyerek salona girdiğinde Demir hızlıca annesinin karşısına dikilip kolundan tutarak "Bu doğru mu? Elvin'i merdivenlerden sen mi ittin?" dedi. 

 Hale Hanım hızla başını bana çevirerek sinirle baktı. İşte o an, onun o bakışıyla, beni itenin o olduğundan emin olmuştum. Demir'in "Konuşsana anne, sen mi ittin Elvin'i?" diye kükremesiyle Hale Hanım irkilerek ona döndü. Gözlerinin dolduğunu fark ettim. İtiraf etmesini bekledim fakat o yine beni şaşırtmayarak "Hayır oğlum, bu da nereden çıktı. Ben neden böyle bir şey yapayım ki. Tabi ki de ben itmedim Elvin'i." Dedi. "Ayrıca canımı yakıyorsun." Diyerek kolunu Demir'in ellerinden çekiştirdi. 

 Demir direterek "Doğruyu söyle anne." Dedi. Hale Hanım ise kendinden taviz vermeden gayet dik başlı bir şekilde "Hayır oğlum. Son kez söylüyorum onu ben itmedim. Ayrıca birinin ittiği ne malum. Kendi sakarlığının sonucunu neden bir başkasına yıkıyor anlamıyorum." Dedi. 

 Son kelimelerinin üstüne vurgu yaparak. Demir de olan bakışlarımı şaşkınlığımı belli ederek Hale Hanım'a çevirdim. Gerçekten mi ya? Gerçekten bu kadar kolay mıydı işin içinden sıyrılması. Bu kadar kolay mıydı yalan söylemek. Hiç mi vicdanı sızlamıyordu.

 Tam cevap vereceğim sırada Demir bana dönüp "Elvin sen gördün mü? Emin misin seni itenin annem olduğundan?" dedi. Bu söylediğiyle annesine inanmak istediğini belki de çoktan inandığını anlamıştım. Bu yüzden "Ne fark eder ki?" dedim umursamaz bir tavırla. 

 Demir de Hale Hanım'ın yanından hızla benim karşıma dikilerek "Nasıl ne fark eder ki? Fark eder tabi ki." Dedi. Sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Bağırarak, "Ben ne söylersem söyleyeyim sen annene çoktan inandın Demir. O yüzden fark etmez. Sana duymak istediğini söyleyeyim de uzamasın mesele. Zaten olan yine bana oldu. Beni annen itmemiş." dedim. 

ELVİNWhere stories live. Discover now