BÖLÜM 8

1.1K 702 493
                                    

Herkese merhaba sevgili okurlarım. Biliyorum bu bölümü geçtiğimiz cuma atacaktım fakat ailevi birkaç sorun problemim olduğu için atamadım ancak sizi daha fazla da bekletmek istemedim. O yüzden size uzunca bir bölümle ile geldim.

Lütfen beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar.

Bölüm şarkıları:

MFÖ "Ah Bu Ben" ,
Mabel Matiz "Öyle Kolaysa" ,
Adele "Skyfall"

***

(Let the sky fall

We will stand tall

At skyfall)

(Bırak yıkılsın gökyüzü

Dimdik duracağız

Gökyüzünün yıkımında...)

"Bir insanın kaderi, dağdaki patika gibidir; bazen çıkar, bazen iner, bazen de dibi görünmeyen bir uçurumun başına gelip durur. İnsan tek başına böyle bir yolda ilerleyemez ama birleşenler, birbirine omuz verenler her engeli aşarlar." Demiş Cengiz Aytmatov.

Her insanın kaderinde inişler çıkışlar vardır elbette. Zorluklar... Acılar... Güzellikler... İnsan bu yaşadığı acıları, zorlukları, güzellikleri tek başına yaşamaz tabi ki de. En yakınları da yanındadır mutlaka. Onlarla birlikte yaşar ne yaşıyorsa.

Her türlü duruma birlikte göğüs gererler. Cengiz Aytmatov'un da dediği gibi omuz omuzadırlar hep. Sanırım bu duruma uygun bir de atasözümüz mevcut.

Bir elin nesi var iki elin sesi var. Bir durumun ya da işin altından tek başına kalkamıyorsun eğer en yakınında kim varsa onunla ele ele verirsin. Onunla omuz omuza durursun.

Fakat bu hayattaki en önemli şey sevgidir. Sözler ya da davranışlar değil. Sevmek, sevgimizi göstermektir önemli olan. Her ne kadar davranışlarımız ya da sözlerimiz sevgimizi göstermekte bize yardımcı olsalar da bunlar olmadan da sevgi gösterilebilir.

Bir insanın gözlerinin içine bakarak öylece bakıp, sadece küçük bir tebessümle ona sevginizi beli edebilirsiniz. Ya da o tebessüme bile gerek kalmaz bazen. Karşınızdaki sizin ne yapmaya çalıştığınızı anlar. Çünkü o da sever sizi. O da aynı şekilde karşılık verir size.

Ben Demir'in gözlerinde görmüştüm sevgiyi. Bana bir şey olacak korkusunu. Hissettirmişti sevgisini bana hiç konuşmadan. Bu yüzden ona, ne yapmış olursa olsun, ne söylerse söylesin darılamıyordum. Çünkü onu seviyorum ve sevgi biraz da alttan almaktır. Fedakârlıktır.

"İnsan birini bu kadar severse nasıl darılır?" diyordu. "Hiç darılabilir mi?" Diyordu Ahmet Hamdi Tanpınar. Aynen öyle işte. İnsan birini severse ona nasıl darılabilir ki.

Elimde tuttuğum Demir'in ve benim çocukluğumun bulunduğu resmi yatağımın başucuna yerleştirdim. Yanına da onunla sevgili olduktan sonraki ilk resmimizi koyacaktım. Gerçi o resim çekilmeyi pek sevmezdi ama beni kırmayacağını biliyordum.

Dava dosyalarını bitirmiş odama çıkmıştım. O kadar yorulmuştum ki kafamı yastığa koyar koymaz uyuyacağımdan emindim. Zaten öyle de olsundu. Yarın erken kalkıp şirkete gidecektim. Oradan adliyeye geçecektim. Kısacası yarında yorucu bir gün bekliyordu.

Yumuşak yastığıma kafamı koyup yorganı üstüme çektim ve sevkiyattan sonra Demirle konuşacağım anın hayali ile uykuya daldım.

***

Sanki kafamın içinde ötüyormuş gibi çalan alarmı gözlerimi aralayarak kapattım. Oldum olası alarm seslerini sevememiştim. O alarm çalmaya başladığı anda kapatırdım. Kapatmazsam bedenimi bir titreme almaya başlardı sinirden. O kadar iğrenç yani.

ELVİNWhere stories live. Discover now