BÖLÜM 4

1.9K 859 652
                                    

Merhaba arkadaşlar yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölüm artık olayların tamamen başlayacağı bölüm. Beğeneceğinizi düşünüyorum.

Desteklerinizden dolayı hepinize teşekkür ederim.

Vote atmayı ve yorum yapmayı unutmayalım. Sizi seviyorum.

Bölüm şarkıları:

İkiye On Kala "Üzgünüm bu defa hoş değil konu" ,
Sezen Aksu "Çocuklar gibi"

Keyifli okumalar ve dinlemeler.

***

Zamanın birinde Derviş'e sormuşlar, "Zor bir dönemden geçerken ne yapmalıyız?" diye. Derviş şöyle cevap vermiş:

Sonsuz dek sürmeyeceğini bilmeli ve bunun bir imtihan olduğunu düşünmelisiniz. Daha kötüsü olmadığı için de dua etmelisiniz. Zor döneminde yanınızda olanları sonrasında sizde sevindirmelisiniz."

Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Bu iyi bir şey olsa bile. Yaşanan her olay bir imtihandır. Önemli olan bu imtihandan geçmektir.

Uyku tutmamış, kitap okumaya karar vermiştim. "İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz..." telefonumun çalmasıyla yerimden sıçradım. Saate baktığımda gece on birdi. Bu saate kim arardı ki.

Telefona uzanıp baktığımda Reşat babamın aradığını gördüm. O beni hiç bu saatte aramazdı ki. Gözlerim kitaba kaydı. Okuduğum cümle aklımda dönüyordu. Kötü bir tesadüf sadece diye içimden geçirirken iyi bir haberdir diye düşünmek isteyerek telefonu açtım.

"Elvin, kızım ne yapıyorsan bırak ilk uçağa bilet aldım ve Artvin'e gidiyoruz. Demir'i ve birkaç adamımı içeri aldılar. Yardımına ihtiyacımız var. Acele et" dedi. "Reşat baba ne oluyor ne içeri alması?" dedim korkarak ve endişeyle. Reşat baba ise "Kızım gelince anlatacağım ben sana, sen acele et Artvin'e gidiyoruz. Ben havaalanına geçiyorum. Sana da bir şoför yolladım. Uçak 11.45'te kalkacak. Çabuk ol!" Diyerek telefonu kapamıştı.

Elimdeki telefona bakmaya bir son verip hemen üstümü değiştirdim. Aklıma Leyla'nın gelmesiyle "Leyla" diye bağırdım. Uykusunu böldüğüm için bana kızabilirdi ancak haber vermeden gidersem daha çok kızardı. Odasına gürültüyle girdiğimde yerinden sıçramış "Ne oluyor Elvin ya?" demişti. "Leyla ben Artvin'e gidiyorum. Demir'i ve Reşat babanın birkaç adamını içeri almışlar. Reşat baba beni havaalanında bekliyormuş. Şoför gelmiştir çoktan bende çıkıyorum." Dedim ve cevap vermesini beklemeyerek belki lazım olur diyerek cübbemi de alarak evden çıktım. Leyla arkamdan "Tamam, dikkat et kendine. Bana da haber ver mutlaka." Diyerek bağırmıştı. Hızlıca kapının önünde bekleyen arabaya bindim ve yola çıktık.

Korkuyordum ve içimden tüm duaları okumaya başlamıştım bile. Demir bir şey olma düşüncesi aklıma geldikçe deliriyordum. Kitapta yazanlar tekrar aklıma gelmişti. Sabahtan akşama kadar beni aramasını beklemiştim. Gün boyu düşünüp durmuştum. Ama hiçbir şey olmamıştı. Aramamıştı. Şimdi ise bir telefon geliyor ve nezarethanede olduğunu öğreniyorum. Çok kötü bir tesadüftü. Hiçbir şey olmadı derken aslında olan olmuştu bile.

Kısa süre sonra havaalanına geldiğimde Reşat baba beni gişede bekliyordu. Saate baktığımda uçağın kalkmasına on dakika kaldığını gördüm. Reşat babamın yanına giderek pasaportumu eline verdim. Gişede işlemleri hızlıca halledip check-in kısmına geçtik. Valizimiz olmadığı için bizi kontrol edip hemen geçirmişlerdi. Hangi kapıdan çıkacağımıza baktıktan sonra havaalanından çıkıp uçağa doğru ilerledik. Uçağa bindiğimizde yerimize oturmuştuk. Artvin'e direk iniş olmadığı için önce Trabzon'a gidecektik. Daha sonra arabayla devam edecektik. Umarım geç kalmayız diye düşünürken uçağın kalkış zamanı gelmişti.

ELVİNWhere stories live. Discover now