BÖLÜM 34

190 29 57
                                    

Herkese merhaba arkadaşlar. Hepiniz geçmiş kurban bayramını en içten dileklerimle kutlarım. 

Bölümün gecikmiş olmasından dolayı özürlerimi sunuyor sizleri bölüme hızlı bir şekilde aktarıyorum. 

Keyifli okumalar. Bölüm sonu sürpriz var, kaçırmayın. 

Oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayınız!!!

Bölüm Şarkıları: 

Mor ve Ötesi "Araf" "Melekler Ölmez"

Manga "Alışırım Gözlerimi Kapamaya"

21.12.2020 İstanbul

"Küstürmeyin insanları hayata. Sonra her şeyden vazgeçiyorlar. Yaşamaktan, güzel olan her şeyden... Nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar." Diyerek her şeyi açıklamış Nazım Hikmet.

Kendimi, 4 yaşında hayata gözlerini açmış biri varsayarsam hayata küskünlüğüm de o yaşımda başlamış oluyordu. Belki de azınlığın yaşadıklarını yaşamıştım. Peki, vazgeçmiş miydim?

Hayır, ben vazgeçmemiştim. Güzel olanı aramıştım hep. Bu yaşıma kadar, 20 yıl boyunca hep iyiyi aramıştım. Şimdi ne oldu? Ne değişti?

Ben.... Ben değiştim. 

Hayatın bana sundukları değişti. Hayatımın yalandan ibaret olduğunu öğrendim. Ben, ben değilmişim. Onu öğrendim. Şimdi gerçek kimliğimi keşfediyordum. Asıl ben kimmiş, onu yaşayarak öğreniyordum.

Bunun sonucunda da muhtemelen Nazım Hikmet'in dediği gibi bir inzivaya çekilecektim. Çünkü huzur arıyordum. Huzura kavuşmak istiyordum. Bunun da en güzel yolu uzaklaşmak değil midir? Uzaklaşıp, her şeyden kendini soyutlamak?

Mesela, kendimi sürekli yorgun hissediyorum. Bu yorgunluğum artık bana sıradan bir şeymiş gibi geliyor. Konuşurken, bir odadan diğerine geçerken, birini anlamaya çalışırken... Yoruluyorum. Ve uyumak istiyorum. Hemen o anda uyumak... Ama artık yorgunluğumun uykuyla da geçeceğine inanmıyorum.

Yine de dimdik durmak için çabalıyorum. Zamanı gelene kadar yorgunluğumu bir köşeye koyuyorum. Zamanı geldiğinde, yani her şey istediğim gibi sonuçlandığında, işte o zaman ben yorgun olduğum için uyumak istemeyeceğim. Başımı yastığa huzurla koyabileceğim.

Yine aynı huzurla dimdik durabileceğim. Huzurla mesleğimi icra ettireceğim. Huzurla yaşayacağım. Huzurla...

"Burada ne yapıyorsun?" diye sordu. Sanırım bu soruyu benim de ona sormam gerekiyordu. Ne olmuştu? Hani annesini reddetmişti? Hani onu görmek istemiyordu? Ne değişmişti de bu eve gelmişti?

"Ben de tam o soruyu sana soracaktım?" diye sordum. Benim ne cevap vereceğimi daha çok merak ediyordu. Ancak az sonra görüntülü bir şekilde öğrenecekti zaten cevabımı. Bu yüzden onun cevaplamasını bekledim.

"Onunla konuşmaya gelmiştim. Babamdan boşanmasını ve İstanbul'dan ayrılmasını istemek için konuşacaktım." Dedi ben açıklamasını istemeden. Mantıklı bir cevaptı. Düşününce Hale'nin, Reşat'tan boşanması en hayırlısı olurdu. Zira eş kontenjanından kendisi de fazlasıyla ceza alacaktı.

Ağzını açmış tekrar konuşacakken bahçe kapısından polisler giriş yapmışlardı. Demir seslerini duyduğu anda arkasını döndü. Polisler kapıya doğru yürüdüler ve yanımıza yaklaştılar. Demir'in karşısında durdular. Ben ve Hale, hala kapıda dikiliyorduk.

"Hale Sarsılmaz?" diye sordu uzun, orta yaşlı erkek komiser. Kendisini ilk defa görüyordum. Sorusunun muhatabı Hale ve bendim. Hale korkuyla öne adımladı. Ben arkasında kalmıştım. O sırada Demir öne atıldı ve polis memuruna, "Pardon, neden soruyorsunuz?" diye sordu.

ELVİNWhere stories live. Discover now