☬45☬

1.3K 187 750
                                    

Güçlükle ayağa kalktım ve doğrudan pencereye gidip iki kanadını sertçe çekerek rüzgarın içeri girmesini engelledim. Bileğim çok sızlamıyordu, fiziksel etkiden ziyade olanlar üzerimde şiddetli bir psikolojik etki bırakmıştı. Sendeleyerek kapıya ulaştım. Sürgüsünü çekeceğim sırada vazgeçerek kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Hızlıca bomboş koridorun iki tarafına baktım. Ardımda kan damlaları bırakarak koridorda ilerlemeye başladım.

Bunca zaman bana tek bir huzurlu an bırakmayıp daima üzerime gelmişlerdi. Ben neden onlara huzurlu anlar bırakıyordum? Neden onları pişman etmiyordum?

Farkında olmadan güçlükle sıkılmış yumruklarımla koridorda hızlandım. Yumruğumu sıktığım için bileğimden sızan kan hızlanmıştı, buna aldırmadım.

Adımlarım koridorda yankılanırken merdivenlerin başına gelmiştim. Rüzgar o kadar kuvvetliydi ki camlara çarpıyor, ıslıklar çıkarıyordu. Merdivenleri hızlıca indim ve erkeklerin yurdunun olduğu kata geldim. Tehditkar bakışlarımı odalarda gezdirdim. Nefretim körükleniyor, neredeyse nefes almamı engelliyordu.

Belki de içimdeki canavarı çağırıyordum. Bundan korkması gereken ben değildim ki. Başından beri ondan korkan ben olmamalıydım zaten. Onlar korkmalıydı.

Bedenimi buzlara atılmış gibi bir soğukluk sararken kan akışım yavaşlamış ve bileğimdeki kan durulmaya yaklaşmıştı. Yavaş ama etkili adımlarla koridorda ilerlerken gözlerimin siyaha büründüğünü hissetmiştim.

Acaba hangisiydi? Hangi odadaydı? Ya da dışarıdan mı? Onu nasıl pişman etmeliydim?

Bakışlarım Taehyung'un kaldığı odaya yöneldi. Sol taraftaki odaya doğru ilerledim ve kapının önünde durdum. İçimdeki sesi susturmuyordum. Belki de bu yüzden beni boğmaya çalışmıyordu.

Kapının kulpunu aşağı indirdim ve keskin bakışlarımı iki dolu yatağa diktim. Ne tesadüf ki Taehyung yatağındaydı. Oysa yapsa yapsa o yapar diye düşünmüştüm. Belki de önceden yapıp yatağına gitmişti. Neden olmasın?

İlerledim ve Yugyeom'un uyanmaması için parmaklarımı göz kapaklarına koyup onu kısa bir süre derin bir uykuya sokacak kelimeleri sarf ettim. Fısıldamama rağmen Taehyung yatağında kıpırdanmıştı. Bunu bariz bir şekilde yapmamıştı, dikkat ettiğim için fark etmiştim.

Dudağımın kenarı yukarı kıvrılırken ellerimi Yugyeom'dan ayırıp yanı başındaki Taehyung'un yatağına doğru bir adım attım. Adım atar atmaz ani bir hareketle doğrulup sertçe kolumu yakaladı. Karşısında beni görünce kaşlarını çattı. Bakışları gözlerimde sabitlendiğinde dudakları şaşkınca aralanmıştı. Boğuk bir şekilde fısıldadı. "Burada ne yapıyorsun?"

Kolumdaki eline alaycı bir bakış attım ve soğuk bakışlarımı yüzünde sabitledim. "Biliyor musun? Artık tüm bunlar canımı sıkmaya başladı."

Başımı tehditkar bir şekilde yana eğdiğim sırada belli belirsiz başını iki yana salladı. "Kendinde değilsin."

"Hiç olmadığım kadar kendimdeyim."

Kolumu bıraktı ve başıyla kapıyı işaret etti. "Yanlış bir şey yapmadan önce odana git."

"Senin yaptığın gibi mi?"

Kısa bir süre duraksadı. "Neyden bahsediyorsun?"

Güldüm ve yakasından tuttuğum sırada gülümsememi sildim. Yüzüme soğuk ve sert bir ifade yerleştirip onu peşimde dışarı sürüklemeye başladım.

"Jungkook ne sikim yapıyorsun? Bırak yakamı!"

Aşağı doğru inerken sessizce konuştum. "Aslına bakarsan senin yapman ya da yapmaman umurumda değil. Senden de sıkıldım, diğerlerinden de."

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now