☬28☬

1.7K 221 440
                                    

Jeon Jungkook

Duvara sinmiş şaşkın bakışlara ev sahipliği yapan ufak tefek bedene baktım. Belki biraz şaşkınlık, belki biraz korku... Şu konuda yanılmıyordum ki Chaeyoung'un gözlerinde şaşkınlığı çok görmüştüm, bana karşı. Ama daha önce görmediğim bir parıltı saklıydı gözlerinde. Korku olduğuna adım kadar emindim. Açık olmak gerekirse, bu biraz kötü hissetmeme sebep olmuştu.

Yutkundum ve aklımdan geçenleri yüzüme yansıtmamaya özen göstererek dudaklarıma hafif bir gülümseme yerleştirdim. "Dersin mi var?" Fısıldamam üzerine gözlerini kırpıştırdı ve duvara yapıştırdığı ellerini kendine çekti. Hala ona yer açmak adına geri çekilmemiştim bu yüzden kendini kastığı çok belli oluyordu.

Derin bir iç çekmemek için kendimi zor tuttum. Başını olumlu anlamda salladı hızlıca. Havalanan saçlarının yaydığı mayhoş koku burnuma dolmuştu çoktan. "Evet, dersim var." Sesi içine mi kaçmıştı bu kızın?

Bir adım geriye attım, her ne kadar aramızdaki mesafenin az olması hoşuma gitse de. Belki de onu bir miktar rahatsız ediyordu çünkü kız nefes dahi alamıyordu. Geriye çekilmemle duvara siniyor olmasa da öyle kalmaya devam etti.

Bakışlarını yanımızda duran sınıfa çevirdi. "Senin de mi dersin burada?" 

Başımla yavaşça onayladım ve "Hıhım," diye hafifçe mırıldandım. "Aynı sınıf demek," diye kendi kendine konuştuğunu sansa da bu yakınlıktan dediğini elbette ki duymuştum.

Başımı yana eğdim ve gözlerimi kıstım. "Ne o? Beğenemedin herhalde?" 

Bir şey demedi ve bakışlarını kaçırdı. Burnu dik Chaeyoung'a bir şeyler olduğu kesindi, belki de beni zindanda ziyaret etmesiyle alakalıydı. 

Pelerininin yakalarına ellerimi götürmemle irkildi ama pek belli etmemeye çalıştı. Pelerinin kenarlarındaki altın sarısı saten işlemeye baş parmaklarımı yavaşça sürttüm. Nefesini tuttuğunu hissetmiştim. "Bir daha siyah bir pelerin giyeceksen benimki olmasını tercih ederim, Park," diye fısıldadım pelerindeki Park yazısında gözlerimi gezdirirken. 

Kaşları çatıldı. Gözlerine boş bakışlar yerleşti. Neden?

"Başkasının pelerini yerine mi?" Tek kaşımı kaldırdım. Taehyung'tan bahsettiğimi neden anlamamıştı ki?

"Evet öyle," diyerek karşılık verdim.

Omzunu silkti, bakışlarında hala boşluk vardı. "İyi de benim giydiğim tek siyah pelerinde zaten Jeon yazıyordu. Yanlış pelerin giyecek değilim ya." Küçük ama gergin bir kahkaha attı. 

Biraz uzaklaştım ve ellerimi üzerinden çektim. Siktir.

Ne kadarını unutmuştu?

"Ders başlayacak galiba," dedim yere bakarak ve bir şey demesine izin vermeden sınıftan içeri girdim. Kim yapmıştı bunu? 

Tek bildiğim bir şey vardı ki, o da hafıza silebilme büyüsünü sadece Niger kanı taşıyan büyücülerin yapabildiğiydi. Siktiğimin klanında biri Chaeyoung'un hafızasını silmişti. Büyünün gücüne ya da kişinin bağışıklığına göre hatırlayıp hatırlamama durumu değişiyordu ama aradan haftalar geçmesine rağmen Chaeyoung'ta gördüğüm kadarıyla tık yoktu.

Ya yapan kişi güçlüydü ya da Chaeyoung'un direnci zayıftı. İki seçenek de boktandı. Direnci zayıf bir büyücü her saldırıya rahatlıkla açıktı.

Yugyeom'a durumu haber vermeyi düşündüm ama ona güvenecek halde bile değildim şu anda. Şüpheli, benim klanıma aitti. Sınıfta dört klan üyeleri de bulunduğu için ortak kullanılabilen büyüler hakkında bir ders olmuştu. Pek takip edebildiğim söylenemezdi çünkü aklım büyüdeydi.

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now