☬56☬

835 126 398
                                    

Üçüncü kişi bakış açısıyla anlatılacaktır.

***

Chaeyoung tüm duygularını zirvede yaşıyordu. Jungkook'un annesi hakkında ona birtakım şeyler söylediğini biliyordu ama annesinin karşısına geçip bir anda bu kadar çok şey anlatacağını hiçbir zaman tahmin edememişti.

Kalbi hevesle çarpıyordu. Anne sevgisine duyduğu müthiş açlık ayaklarını yerden kesiyordu. Diğer yandan da içinde sinsi bir şüphe vardı. Jungkook yanılıyor muydu yoksa annesi gerçekten bir katil miydi? Hem de sevdiği adamı dünyaya getiren kadının katili... Bu düşünce, Chaeyoung'un tüylerini diken diken düşünceler arasında başrolü oynuyordu. Oysa annesinin içtenliği, gözlerindeki bakış dahi ona müthiş bir güven duymasına yol açıyordu. Jungkook'un yalan söylediğini düşünmüyordu -sonuçta böyle hassas bir konuda nasıl yalan söyleyebilirdi?- ancak Jungkook'u birileri yanıltmış olabilirdi.

Annesi masum olabilirdi. Ve kendisi şu anda kurtlar sofrasının tam ortasında olabilirdi.

Kendisini bildi bileli burayla bir bağ kuramaması, buraya karşı duyduğu soğukluk belki de altıncı hissinin en önemli işaretiydi. Şimdi bir dönüm noktasıydı, Chaeyoung'un hayatında ayrılan iki yol vardı. İkisini birleştiren tek adımlık bir yer bile yoktu. İkisi de birbirine zıt yerlere uzanıyordu.

Chaeyoung derin bir nefes aldı. Melez olduğunu ilk öğrendiği ana göre şimdi daha iyi hissediyordu. Anlamakta güçlük çekiyordu ama şaşıracak zamanı yoktu. Tabii annesine göre...

Jungkook hakkında ikisi de bir şey konuşmamıştı. Konuşmamış olsalar bile Chaeyoung'un emin olduğu bir şey vardı. Jungkook olmadan buradan hiçbir yere gitmezdi. Keskin sınırı buydu. Burada öleceğini söyleseler bile Jungkook'la kalmayı seçecekti.

Onu korkutan ikinci düşünce, Jungkook ve annesinin ayrı yollarda olma ihtimaliydi.

"Bir şey sormak istiyor gibisin. Sormak istediğin bir şey varsa çekinme. Sadece cevabını verdiğim bir şeyse ve ayrıntı istiyorsan çok üzgünüm ki şu anda ayrıntı veremem."

Chaeyoung başını olumsuz anlamda salladı ve bakışlarını kaçırırken mırıldandı. "Sormadığım bir şeyi soracağım."

Tereddüt etmeden başıyla onayladı. "Dinliyorum."

Chaeyoung tereddüde düşmüştü yine. Jungkook'un adını kullanmaya çekiniyordu. İlişkilerini ifşa etmek istemiyordu. Bu annesi olsa dahi... 

"Söyleyebilirsin, Chaeyoung. Her ne ise-"

"Jungkook güçlü biri. Onu almadan başarılı olman imkansız. Onu alacak mısın?" Kendini bunu sormak zorunda gibi hissediyordu. Bu yüzden sözüne bir güç kılıfı giydirdi. Annesinin şüpheye düşebileceğini biliyordu ama ilişkilerini açıkça ifşa etmediği için de baştaki kadar gergin değildi.

Rosé bunu düşünmüştü. Aslında kızının sandığının aksine bu kadar dar bir pencereden bakmıyordu etrafına. Jungkook'u yanında tutması gerektiğini biliyordu. Jungkook'la dilediği şekilde konuşabilirse Jungkook'un da ona katılacağını biliyordu. İstediği zaten buydu.

Rosé'nin cevabından henüz habersiz olan Chaeyoung, Jungkook'la karşı saflarda olmanın verdiği korkuya yenik düşmüştü şimdiden. Ona karşı nasıl savaşabilirdi ki? Düşüncesi, Chaeyoung'u titretmişti. Gözlerini kırpıştırdı ve bu düşünceden, daha doğrusu zihninde canlanan sahneden kurtulmaya çalıştı. Rosé'nin sözleri, dikkatini dağıtarak adeta onu kurtarmıştı.

"Jungkook'u almayı zaten düşünüyordum. Ona yaşattıkları bu hayatın bedelini ödemeleri gerek. Jungkook da bunu öğrenmeli."

Chaeyoung şaşırmıştı. Böyle bir tepki beklemiyordu. Jungkook'a karşı hoşnutsuzluğu olabileceğini düşünmüştü, en iyi halde nötr diye tahmin ediyordu. Ama yanına almak isteyeceğini aklının ucundan dahi geçirmemişti. Rosé gözünde daha da yücelmişti. O ikna etmeye kalmadan annesinin Jungkook'u alacağını söylemesi yüreğini ferahlatmıştı. Rahatlayarak derin bir nefes verdi.

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now