☬29☬

1.6K 219 306
                                    

Ellerimi sertçe saçlarımdan geçirdim. Pekala, dürüst olmak gerekirse bende bir tuhaflık olduğunu fark etmeyecek kadar aptal değildim. Ama maalesef ki bu tuhaflığın sebebinin ne olduğunu anlayacak kadar da zeki değildim. O noktada bir aptallık söz konusuydu.

Eskiden böyle bir durum yoktu ama nedensizce büyüdükçe sanki gücüm artıyordu, bedenimde hissedebileceğim bir elektrik dalgası oluşuyordu. Bazen patlayacak gibi hissediyordum, her bir hücremden elektrik akımı geçiyordu sanki.

Zindanda da bu söz konusu olmuştu. Bedenim delicesine titremişti zaman zaman. Bunun nedeni soğuk muydu, yoksa adını koyamadığım elektrik hissi veren gücüm mü bilmiyordum. Chaeyoung tam karşımda dururken, Seha'nın ayak seslerini duyduğumda yine güç bedenimde uyanmıştı. Başıma bir yük çökmüştü sanki, bedenimin üzerine bir yük konulmuşçasına ezilecek gibi hissetmiştim. Sadece Seha'nın Chaeyoung'u görmemesini istemiştim. Sadece bir istekti.

Sadece bir istek ise, benim gibi sıradan bir büyücünün yapamayacağını yaptırmıştı.

Sıradan mıydım? Artık ondan da emin değildim.

Huzursuz bir nefes verdim ve Chaeyoung'un son mesajına baktım. Evet belki aptalca bir hareketti ama ona görüldü atmıştım. İki dakika kadar çevrimiçi bakışmıştık ama sonunda çevrimdışı olmuştu. Bana darılmış olabilirdi. Bunun cevabını az sonra yapılacak kutlama gecesinde görecektim şüphesiz ki.

Hazırlıklar bitmek üzereydi. Görevliler Niger binasının içinde koşturup duruyordu. Yugyeom saatine baktı ve ardından bana sırıttı. "Az sonra gelmeye başlarlar. Hazırlansana."

Omzumu silktim ve oturduğum yatağımda geriye yaslanarak ayaklarımı yatağa uzattım. "Gelsinler."

Yugyeom tek kaşını kaldırdı. "Chaeyoung'un da geleceğini unutuyorsun herhalde."

Bakışlarımı Yugyeom'a çevirdim. "Gelse ne olur ki?"

Yugyeom'un ağzı bir karış açıldı. "Ne mi olur?!" Şiddetle bağırdığında kaşlarımı çatarak sus işareti yaptım. "Bağırmasana be."

Şaşkın şaşkın bana bakmaya devam ederken konuşmaya başladı. Neyse ki yine haykırarak konuşmuyordu. "Zindandaki geceden sonra daha iyi olursunuz sanıyordum. Salak gibi kavga mı ettiniz yoksa?"

Belli ki Yugyeom aklına girmişti Chaeyoung'un. Zaten Yugyeom olmasa Chaeyoung gelmezdi. Kendi isteğiyle geldiğini düşünerek de hata yapmıştım demek ki. Başımı yavaşça olumsuz anlamda salladım. "Hayır, bir şey olmadı," diye fısıldadım.

Yugyeom'un bakışlarında hala merak vardı. Bir şey demeden bana bakmaya devam etti. Bir şeyler gizlediğimden şüpheleniyor olmalıydı. Zaten durum da tam şüphelendiği gibiydi.

Ayağa kalktım ve dolabıma ilerledim. "Hazırlanayım madem." Yugyeom neşeli bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Ben çoktan hazırlandım bile. Hem kutlama senin adına olduğu için muhtemelen tüm ilgi üzerinde olacak." Muzip bir gülümseme kondu dudaklarına. "Yanlış bir şey yapayım deme."

Şaşırdığım bir nokta ise Yugyeom'un, Chaeyoung'un tüm bunları unuttuğundan habersiz olmasıydı. Huzursuz bir nefes aldım ve dolabın önüne geçtim. İnsanların beni izlemesinden nefret ederdim, dolayısıyla bu kutlamadan pek hoşlanacağımı düşünmüyordum.

Beni heyecanlandıran çok küçük bir ayrıntı ise Chaeyoung'u etkileyebilme düşüncesiydi. Öyle ki zindanda olanları unutmasaydı muhtemelen şu anda açık açık flört ediyor olurduk ya da daha iyisi sevgili olurduk. Ancak hayat yine bana arkasını dönmüş, hayallerimi darmadağın etmişti. Bir umut, Chaeyoung'un unuttuğu anılar geri gelmeyecek -bu konuda net bir bilgim yoktu- olsa da kalbindeki duyguların şahlanmasını istiyordum.

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin