☬23☬

1.6K 205 188
                                    

Kendimi kısa bir sürede ciddi ciddi Jungkook'un yanına gitmeye kararlı bir halde bulmuştum. Jungkook aklımdan çıkmış değildi ama Yugyeom'un dedikleri tüm koşulları aklımdan çıkarmış, zihnimde sadece Jungkook ve beni yalnız bırakmıştı.

Onun yanına gitmem gerekiyordu. Yoksa rahat edemeyecektim. Sadece bir kere olsun onu görmeliydim. Onu görmeden hiçbir şey yapamazdım. Lalisa kahkülünün yarın sabaha düzgün olması için hala adını bilmediğim garip bir şeyi kahkülüne yerleştirirken dudağımı ısırdım.

Lalisa'ya ya da Wendy'ye bir şey söyleyebileceğimi sanmıyordum. Eğer onlara Seha'nın binasının altındaki zindanlara Jungkook'u görmek için gireceğimi söylersem beni hayatta oraya göndermezlerdi. Karşıma çıkmak için her şeyi yaparlardı.

Wendy aşağı kattaki Flave Binası'nın ortak alanında olduğu için Lalisa ile odada yalnızdık. O da uykucu olduğu için uykusuna hazırlanıyordu. Pelerinimi almadan elimde telefonumla kapıya doğru ilerledim. Lalisa'nın dikkatini çekmesin diye de bir şey uydurmak zorunda kaldım.

"Ben Wendy'nin yanına gidiyorum."

Başıyla onayladı. "Ben de uyuyacağım zaten. Görüşürüz güzelim." Eliyle bir öpücük yolladığında gülümsedim ve kapıdan dışarı adımımı attım. Ardımdan kapıyı kapatır kapatmaz, yüzümdeki zorlama gülümseme solmuş yerini endişeli bir ifade almıştı.

Aşağı kata inen merdivenlere ilerlediğimde birileriyle karşılaşma ihtimaline karşın yüzümü ifadesiz bir hale çevirdim. Üzerimde inanılmaz bir soğukkanlılık vardı. Ciddi ciddi Jungkook'un yanına gitmeyi planlıyordum. Bu delicesine bir fikirdi. Üzerinde biraz daha düşünürsem eğer, her an bundan vazgeçebilirdim. O yüzden düşünmek yerine sadece bu düşüncemi gerçekleştiriyordum.

Wendy ve birkaç kişi aşağıdaki geniş alanda oturuyor ve kahkaha atıyorlardı. Çaktırmadan dışarı gidebilme imkanım var mıydı bilmiyordum. Fark edilsem bile beni tutacak değillerdi, istiyorsam dışarı çıkardım.

Hızlı adımlarla geniş ve altın sarısı kapıya ilerledim. Çok geçmeden Wendy'nin kuvvetli sesi kulağıma doldu. Kapıdan çıkmama sadece birkaç adım kalmıştı. Tanrım...

"Chaeyoung!"

Arkamı döndüm ve Wendy'e baktım. "Nereye gidiyorsun? Film izleyecektik ya bu gece." Dudağını büzmesiyle birlikte mahçup bir halde ona baktım. "Lalisa'yı biliyorsun, yine uykusu geldi. Ben de dışarıda biraz yürüyeceğim. Nedense bunaldım." Saçımı geriye attım ve derin bir nefes aldım.

Başıyla onayladı. Üzüldüğü bakışlarından belliydi ama yine de gülümsedi. "Anladım. Çok geçe kalma bari, hava soğudu."

Başımla onayladım ve dışarı çıktım. Az daha çıkamayacağım diye ödüm kopmuştu. Üzerimdeki kısa kollu beyaz tişörtüm ve altımdaki altın sarısı eteğimle donduğumu söylersem abartı olmazdı. Ellerimle çıplak kollarımı sıvazladım ve neredeyse koşar adım Seha'nın binasına ilerlemeye başladım. Saat geç olduğu için etrafta pek kişi yoktu.

Seha'nın binasına arka yoldan gidecektim ve oradan geçebilmek için de ortak geçiş yerine gitmem gerekiyordu. Yani heykelin arkasına... Heykelin önü ortak alan olduğu için dikkat çekme ihtimalim çok yüksekti.

Seha'nın binasına bitişik olan tek alan Niger Klanı bölgesiydi. Orada bu kıyafetlerle oldukça dikkat çekerdim. Bir pelerin bulabilirsem bir şekilde diğer tarafa geçebilirdim.

Yugyeom'dan yardım istemeliydim. Etrafıma iyice bakındım ve birinin bana bakmadığına emin olduktan sonra normal bir şekilde yürüyerek heykelin arkasına sızdım. Yavaş adımlarım sürerken telefonumu çıkardım. Yugyeom'la olan sohbetimize girdiğim sırada bir bedene çarpmamla birlikte kalbim kulağımda deli gibi çarparken arkaya doğru iki adım attım.

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora