☬57☬

819 127 500
                                    

Seninleyken zaman duruyor

Ama çizdiğim geleceği göremiyorum

Bir rüya gibi bitiyor, hepsi yok oldu

Sevgimle kalbini doldurdum, sanırım artık ölüyorum

Beni bırakacak mısın? 

Ben seni bırakacak mıyım?

Bilsem bile sana yeniden sormam gerek

Bu sonumuz mu?

Şimdi biz bittik mi?

***

Kötü enerjiler etrafta dolanıyor, olacakları önceden hisseder gibi ortalığı velveleye veriyordu. Sertçe esen rüzgar Jungkook'un odasındaki gece siyahı perdeyi korkutucu bir şekilde dalgalandırırken şiddetli sağanağın etkileri pencerenin birkaç adım ilerisinde dahi görülüyordu. Ardından şimşekler çakmaya başladı, Seoul Sihir Okulu en korkunç günlerinden birini yaşıyordu. Ancak Niger Klanı'ndaki müziğin ve kahkahaların etkisiyle öğrenciler, kendilerini bekleyen dehşetten tamamen habersizdi.

Farkında olan üç kişi vardı. Jungkook'un eski yakın arkadaşları ve kalbini verdiği kız. Jungkook kötü enerjiyi en yakınlarına armağan etmişti. 

Chaeyoung kendini koruyamayacak olan pelerinine daha sıkı sarındı. Üstü başı sırılsıklam olmuştu ama yine de inatla Yugyeom'dan bir haber bekliyordu. Jungkook konusunda inatçı olmayı hiçbir zaman bırakmayacaktı. İyi ya da kötü...

Nefes alış verişleri hızlanmıştı ve titriyordu. Dolu mu yağıyordu sadece sağanak mı bunun hakkında bile bir fikri yoktu. Öyle ki, tenine temas eden her bir yağmur damlası canını acıtıyordu. Başını eğdi ve kendi içinde küçülerek umutsuzca beklemeye devam etti. Umutsuz olmak konusunda ise şüphesiz ki haklıydı.

Yugyeom irkilerek az önce parmakları arasında bulunan bileği bıraktı ve geriye doğru sendeledi. Taehyung bir heykele dönüşmüş gibi gözünü bile kırpmadan Jungkook'a bakıyordu. Sertçe yutkundu ama boğazındaki yumruyu engelleyemedi. "Y-yugyeom emin misin sen?" dedi sessizce. Bakışlarını zorlukla da olsa Yugyeom'a çevirdi. Kendisinden tek farkı gözyaşlarına sahip bir heykel olmasıydı.

Yugyeom onu yanıtsız bıraktı ve birkaç adım daha atarak sırtını duvarla buluşturdu. En sonunda kendini yere bırakıp dizlerine kendine çekti ve kontrolsüzce titremeye başladı. Taehyung o anda başının ciddi bir belada olduğunu sezmişti. Jungkook ölürken bile Taehyung'u beraberinde sürüklemeyi becermişti.

Sezgileri bu kadar basit olamayacağını haykırıyordu. Şu an yaşadığı şey hakkında doğru düzgün bir duygusu bile yoktu. Üzülmüş müydü? Hayır. Sevinmiş miydi? Hayır. Ne hissediyordu? Hiçbir şey? Belki.

Aralarındaki kısa mesafeyi kapattı ve Jungkook'un bileğine götürdü elini. Bir küfür savurması gecikmedi.

Çünkü o da nabzını alamıyordu.

"Yugyeom buradan hemen defolup gidiyoruz," diye fısıldadı Taehyung tedirgin bir halde etrafına bakıp dururken. Yugyeom onu ciddiye bile almıyordu. Hatta dediğini duymamış bile olabilirdi. Taehyung sinirle arkasına döndü. "Ölmüş diyorum sana! Üstümüze mi kalsın istiyorsun? Gidiyoruz, hemen." Yugyeom hızla başını iki yana salladı ve bedenine daha da sarındı. Küçük bir çocuk gibi inat ediyordu. Taehyung kalp atışları daha da şiddetlenirken derin bir nefes aldı ve sakinleşmeye çalıştı. Jungkook yüzünden boş yere ölüme mahkum edilmek mi? Bu kesinlikle istediği bir şey değildi. 

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now