☬55☬

888 133 983
                                    

5 gün sonra

En büyük hatamı yapmamın üzerinden tam beş gün geçmişti. Her akşam düzenli olarak yaralarımı kanattığım beş gün... Chaeyoung'un kahrolduğu ve benim daha da kendimden geçtiğim beş gün...

Chaeyoung, yakın arkadaşının gidişinin ilk günlerinde oldukça kötüydü. O sadece gitmemişti.

Ortada çözülmemiş bir sorun vardı. Chaeyoung'un hatırlamadığı biri, onun anladığı kadarıyla onu tutsak almıştı. Ki o kişi bendim.

Travma geçirdiği için hiçbir şeyi hatırlamadığını düşünüyordu. O güne dair bana başka bir şey söylediğinde ben titriyordum, o da ağlayıp bana yaslanıyordu. Sarsılarak ağladığı için titrediğimi fark etmiyordu, ben de kolaylıkla saklıyordum.

Beş gün içinde dudaklarımız sadece bir kere buluşmuştu. Onda da kendisi bir hamlede bulunmuştu. Duygusal bir anında yapmıştı, karşılık vermediğimde bu yüzden dikkat etmemişti. 

En büyük kahroluşunu hatırlamadığı için kendine çok kızıyordu. Lalisa'nın gidişinde, suçlu olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Hep bana soruyordu: "Onu kurtarma şansım var mıydı sence Jungkook?"

Ben de sessiz kalıyordum. Tek kelime etmeye yüzüm yoktu çünkü. Nasıl olabilirdi ki? O her böyle konuştuğunda açtığım yaralarım bir kere daha sızlardı.

Üstesinden gelirim sanmıştım. Ona bu kötülüğü yapmış olsam da yine de ona sevgimi sunabilirim sanmıştım. Eskisi gibi arkamı dönmezdim, çekip gitmezdim. Yanında kalırdım. Yine yanında kalıyordum. Ama gelemiyordum üstesinden. Hiçbir şey düşündüğüm gibi olmuyordu, olması gerektiği gibi oluyordu. Hiçbir şey basit değildi.

Aslında en başında, onun hafızasını sildiğim zaman bunu içime atmalı ve Chaeyoung'tan uzak durmaya çalışmalıydım. Becerememiştim. İradesizdim. Şimdi onun acısını çekiyordum. Çünkü anlamıştım. İkimiz bir araya geldiğinde birbirimize zarar veriyorduk. Güçlerimiz bile böylesine zıtken, biz nasıl bir bütün olabilirdik ki? O onarırdı ve ben yok ederdim. Nasıl bir araya gelebilirdik?

O güne dair en büyük izlerden biri olan elimdeki derin yara, elimin iç tarafındaydı. Eldiven takarsam bu Chaeyoung'un dikkatini çekerdi, bu yüzden genelde elimi kapalı tutuyordum ya da başka bir şeyle saklıyordum. Şanslıydım ki beş gündür fark etmemişti.

Saçlarını okşarken fısıldadım. "Chaeyoung."

Kütüphanedeki köşemizdeydik. Kimselerin olmadığı saatleri biliyor ve onları seçiyorduk.

Mırıldandı. "Efendim sevgilim?" Ardından derin nefes alışını duydum. Göğsüme yaslanmıştı, yüzündeki ifadeyi göremiyordum. En iyi tarafı, o bitmiş beni görmüyordu.

"Birazdan gitmem gerek."

Zaten durgundu, daha da morali bozulmuştu. "Maalesef biliyorum. Ama neden hatırlatıyorsun ki?"

Sertçe yutkundum. "Dalıp gitme diye."

Hissediyordum. Beş gündür yaralarımı açıyordum ama iki gün önce vücudum artık yaralarımı iyileştirmemeye başlamıştı. Sanki bunu sonsuza kadar yapacağımı sezmiş gibi pes etmişti. Bedenim uyuşmuştu. Sürekli üşüyordum.

Hissediyordum bu sefer sonum gelmişti. Vaktim yoktu, biliyordum.

"Bir şey daha söyleyeceğim."

Karşılık veremeden hafifçe eğildim ve kulağına fısıldadım. "Seni seviyorum, biliyorsun değil mi?"

"Jungkook bir sorun mu var?" Chaeyoung bana bakmaya çalıştığında arkasını dönmesine nazikçe engel oldum. Endişeli sesi kalbimi sızlatmıştı.

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now