☬52☬

1K 145 555
                                    

Her gün kendimi başka bir oyun içerisinde hissetmek, alışmak bir yana her seferinde beni daha da sarsıyordu. Daha fazlası olamaz dediğim her an, daha büyük bir darbe yiyordum. Bunu kestirmek mümkün değildi.

Şu anda olduğu gibi...

Niger başkanlığının yalansız, gerçek bir araştırma yürüttüğüne inanmıştım. Dahası, bir oyun düşünüyor olsalar bile bu oyuna kendilerine bağlı olan bir başka Niger öğrencisini katacaklarını hiç düşünmemiştim. Kötü olan da buydu ya. Kendilerinden olanı bile hiç düşünmeden tehlikeye atmaları, herkesin gözünün ne kadar karardığını gösteriyordu.

Durumun ciddiyetini hiçbir zaman kavrayamamıştım. Hala daha kavrayamıyordum. Beni tedirgin eden de buydu. Ben gittikçe bu karanlık deliğe daha da yaklaşıyordum. Belki de gördüğüm kabus, olacakların tam tersini göstermişti. Düşen Chaeyoung değil, ben olacaktım.

Feryatlarıma Niger Başkanı gelmişti. Zaten gelmesi için daha da yüksek sesle haykırıyordum, Taehyung'un suçsuz olduğunu. Taehyung'un tepkisizliği, sadece gözlerindeki belli belirsiz yorgunluk ise saniyeler birbirini kovaladıkça daha da zihnime kazınıyordu. Sanki suçsuz yere onu buraya tıkan benmişim gibi göğsümde bir ağırlık oluşmuştu.

"Jungkook ne yapıyorsun?!" Sinirle tısladığında diğer yandan beni geriye çekmişti.

Öfke dolu bakışlarımı ona çevirdim. "Onun suçsuz olduğunu biliyorsun!"

"Saçmalama! Seni buraya getirdiğime pişman etme. Yeter bu kadar, şimdi gidiyoruz." Küçük bir çocukmuşum gibi peşinde beni sürüklemeye çalıştığında, ona küçük bir çocuk olmadığımı göstermek ister gibi kolumu sertçe elinden kurtardım. Ona karşı çıkacağımı beklemiyormuş gibi kısa bir süre afalladı ama kendini hemen toparladı.

Bu boşluğundan yararlanıp daha da ileri gittim. "Artık tüm bu oyunlardan bıktım. Yanınızda olmamı istiyorsanız-"

Yüzünü buruşturdu. "Yanımızda olmak?" Yüksek sesle konuştuğunu fark etmiş olmalı ki Taehyung'a ters bir bakış atıp sesini alçalttı. Diğer yandan da beni biraz geriye doğru çekmişti. "Yanımızda olacak ne durumu var, Jungkook? Neyden bahsediyorsun sen?" Sitemli bir halde konuşuyordu. Biraz da tedirgin görünüyordu. Saklamayı beceremediği bir konu olmalıydı.

"Ne demek istediğimi en iyi sen bilirsin." Başımı yana eğdim ve alaycı bir tınıda devam ettim. "Ah, doğrusu Seha en iyi bilir."

Kaşlarını çattı. Ne bildiğimi anlamaya çalışıyordu. Ağzından çıkacak her kelime, şu anda onun için çok tehlikeli olabilirdi. Bunun farkındaydı. Bu yüzden konuyu değiştirmeyi seçti.

"Onu buradan çıkaramam. O bir suçlu-"

Sert bir şekilde çıkıştım. "Suçlu değil. Beni aptal yerine koyma."

Başını tehditkar bir şekilde eğdi. "Neden bu kadar eminsin? Anlatmak istediğin bir şeyler olmalı."

Taehyung'luk bir hareket değildi. Bir şekilde emindim. Ama ben tatmin edici bir şeyler söylemediğimde, o da beni aptal yerine koymaya devam edecekti. Sıkıntı içinde bir nefes verdim.

Kısmen doğruları söyledim. "O gece onunla konuştum. O olmadığına eminim."

Gözlerini kıstı. "Kanlar içinde yatağında uzanırken nasıl onunla konuşabildin?"

Siktir.

Aklıma gelen ilk şeyi söyledim. "Olmadan önce konuştum. O değil. Ve siz de o olmadığını biliyorsunuz. O halde, neden burada? Ne yapmaya çalışıyorsunuz?"

Başını hızla iki yana salladı. "Bir şey yapmaya çalışmıyoruz." En azından yalanımı fark edip meseleyi kurcalamaya kalkmamıştı. "Okula bu kadar karşı hareketlerde bulunman senin açından iyi bir şey değil, Jungkook."

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now