☬22☬

1.6K 215 207
                                    

Park Chaeyoung

"Hey Rosé!" 

Jennie'nin seslenmesiyle ona döndüm. Jennie, Rubar Klanı'ndan bir arkadaşımdı ve aynı zamanda kendi isteğiyle bana Rosé diye sesleniyordu. Aslında çoğumuz -hatta Jennie'ye kadar hepimiz diye biliyordum- bebek yaşlarda yurtlara alınıp buradaki büyücü dadılar tarafından büyütüldükten sonra okula getiriliyorduk. Ancak Jennie, yapılan bir yanlışlık sonucu geç yaşta fark edilerek buraya getirilmişti. Bu yüzden hayatının büyük bir kısmını normal insanların yanında geçirmişti. Beni de Rosé adında yakın bir arkadaşına benzettiğini söylüyordu hep.

İnsanlar fısırdaşıyor ve şaşkınlık nidaları yükseltiyordu.

Az önce gözlerimin önünde, Seoul Sihir Okulu'nun en güçlü öğrencisi olduğunu düşündüğüm Jeon Jungkook Seha tarafından cezalandırılmıştı.

Bu duruma geleceğini biliyordum, onu uyarmıştım. Ama o inatla burnunun dikine gitmişti. Her ne kadar onu uyarmış olsam da içten içe Seha'nın bu kadar ileri gideceğini hiçbir zaman düşünmemiştim. Jungkook gelecek vaat eden biriydi, böyle bir ceza almayı hiçbir zaman hak etmemişti.

Hala şaşkınca yüksek platforma bakıyordum. Jungkook bayılmıştı ve hareketsiz bedenini günlerce kalacağı özel zindana götürmek üzere almışlardı. Hatta sanki platform boşaldıktan sonra, platformun arkasında birisini görmüş gibi olmuştum. Dikkatli bakarak gözlerimi kıstığımda ise hiçbir şey görememiştim. 

Jennie'ye hala tepki vermediğim için bir çırpıda yanımda biterek kolumdan sertçe dürttü. Çekik gözleri kararlı bakışıyla daha da kısılırken ona baktım. Henüz iki üç haftadır tanışıyor olsak da şaşırtıcı derecede çabuk kaynaşmıştık. Oysa normalde, Rubar Klanı üyeleriyle anlaşamazdım. "Şüphelenecekler. Dik dik platforma bakmayı kes."

Omzumu silkerek ellerinden kurtuldum ve altın sarısı pelerinimin önünü biraz kapattım. "Şüphelenecekleri bir şey yok," dedim sertçe. İnadımı bildiği için bir şey söylemedi. Platforma kısa bir bakış attıktan sonra tekrar benimle göz teması kurdu. "Onun için yapacak bir şey yok. Bu süreçten geçmek zorunda. Seha geçici dediğine göre de yüksek ihtimalle Yoongi gibi temsilciliğe geri dönecek."

Başımı hafifçe iki yana sallarken yaşayacaklarının ağırlığı altında gözlerimin dolmasını engellemeye çalışıyordum. Sertçe kelimelerim üzerine bastırdım. "Onun hayatını mahvedecekler, Jennie."

"Bunu düzeltemeyiz, Rosé! Olması gereken buymuş demek ki." Sabrı taşmış şekilde yükselse de sonradan fazla bağırdığını fark ederek sakin bir şekilde konuştu.

Etraf sakinleşirken büyük heykele döndüm ve ona doğru birkaç adım atarak umutsuz bir şekilde başımı eğdim. "Yoongi bir canavara dönüştü, Jennie. Pekala, önceden de bembeyaz bir insan olduğu söylenemezdi ama gri biri sayılırdı işte. O tamamen siyah oldu, Jennie. Orada ne yapıyorlar bilmiyorum." Jennie'nin beni dinleyip dinlemediğini umursamadan sözlerime devam ederken derin bir iç çektim. "Ne halt dönüyor inan ki bilmiyorum. Düşünüyorum ama düşünmek de istemiyorum. Bu çok..." Dudağımı ısırdım. "Bu çok kötü."

Jennie'nin arkamdaki varlığını hissettim. "Yarın turnuvalar başlıyor, Rosé. Böyle olursan kazanma ihtimalin de kalmaz. Kendi klanını temsil ediyorsun. Diğerlerini de düşünmen gerekiyor."

Başımı kaldırdım ve gittikçe soğuduğum heykele baktım. Bende sadece nefret duygularını uyandırıyordu. Neden burada olduğumu bilmiyordum. Neden bu lanet olası büyü zırvalarına sahip olduğumu bilmiyordum. Tüm bu gerçeklikler sanki henüz beynime yerleşiyordu. Bundan önce de varlardı oysa. 

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now