☬31☬

1.8K 214 324
                                    

Heyecandan nefesimi tutacaktım ama Chaeyoung'un gül kokulu saçları burnumun dibindeyken bu aptallığı gerçekleştirmek istemedim. Şaşkınlıktan belindeki kollarım gevşekçe dururken sanki zindandaki ana dönmüş de beni ısıtmaya çalışıyormuş gibi ellerini bedenime sertçe bastırıyordu. Soğuk hava beni kendime getirmek adına keskin bir şekilde ciğerlerime dolduğunda gözlerimi sıkıca kapattım ve Chaeyoung'un belindeki ellerimi sıkılaştım.

Kulağına doğru yavaşça fısıldadım. "Hatırladın mı?" O kadar sessiz bir şekilde söylemiştim ki, sanki sesimin şiddeti onu kırabilirdi. Üflesem kollarımdan uçup gider gibiydi. O kadar uzak geliyordu ki şu anda bulunduğumuz halimiz, sanki ufacık bir şey darmadağın edebilirdi her şeyi. Kurumuş dudağımı yaladım. Chaeyoung titriyordu. Üşüdüğü için miydi bilmiyordum. "B-ben senin y-yanına geldim, Jungkook."

Başımla yavaşça onayladım ve yavaşça sırtını sıvazlamaya başladım. "Evet. Geldin, bebeğim." Stresten elleri terlemişti. Sırtımda hafif ıslaklığını hissediyordum. İltifatımla birlikte kesik bir nefes aldı ve ürkekçe geriye çekildi. Başı yerde bakışları gözlerimden uzak her yerdeydi. Geri çekilmesiyle birlikte belini tutuşum gevşese de ellerimi çekmedim. Hatırladıklarıyla birlikte utanmış olmalıydı. Çünkü onu öptüğümü hatırlamamış olamazdı. Daha önce izin almak için sorduğumda izin vermişti. Şimdi de reddetmezdi, değil mi?

Derin bir nefes aldım ve belindeki bir elimi çekip çenesine koyarak bana bakmasını sağladım. Gözlerine birkaç saniye baktıktan sonra hafif aralık duran dolgun dudaklarına baktım. Dudaklarım altında ezilmek için bekliyorlardı sanki. Yavaşça yutkundum ve yaklaşmaya başladım. Aramızda milimetreler kaldığında gözümü kapattım. Dudaklarıma vuran sıcak nefesi, bana soğuk ve keskin rüzgarı unutturuyor, içimi ısıtıyordu. En sonunda aramızdaki mesafeyi tamamen kapattım ve yumuşak bir şekilde alt dudağını dudaklarım arasına aldım. Geri çekilmesini falan bekledim. Gerçi zindanda da çekilmeyerek beni şaşırtmıştı. Aynı şekilde tekrar şaşırtıyordu. Tuhaf hissettiriyordu. Tanımlayamıyordum.

Bir tepki vermesini bekleyerek dudağımı arada kısa bir mesafe bırakıp ayırdım ve çenesindeki elimi yanağına yerleştirdim. Sıcak yanağı, soğumuş elimle birleştiğinde gözleri gözlerime değdi. Sertçe yutkundum. Bedenim ürperiyor, yakıcı sıcaklık her bir hücremde kol geziyordu. Karanlığa rağmen parladığını gördüğüm irisleri dudaklarımı hedef aldı. İstemsizce tebessüm ettim.

Reddedilmemiştim, değil mi?

Sırtımdaki elleri boynuma tırmandı. Parıltılı gözleriyle bana yaklaştığında kendimi ona teslim ettim ve gözlerimi kapatarak yaklaşmasına karşılık verdim. Dudaklarımızın ikinci kez teması birincisinden çok daha sertti. Aynı zamanda çok daha sarhoş edici... Dolgun dudaklarının yumuşaklık hissi dişlerim arasında eriyip giderken, dillerimizin dansıyla beni deliye döndürecek kadar kısık ve duygularla harmanlanmış bir tonda inledi. Bir elim belindeyken diğerini kalçasına indirdim ve kaldırıp biraz daha kendime çekerek bacaklarım üzerine oturttum. Tam olarak özel bölgemin üzerine oturtmak ikimiz açısından da iyi olmazdı. Eğer öyle bir şey yaparsam kendime asla hakim olabileceğimi düşünmüyordum çünkü eteğinin hemen altındaki iç çamaşırının, pantolonumun hemen üzerinde olması benim irademi fazlasıyla aşardı. Onu da zor duruma sokmak istemiyordum.

Bacaklarıma oturmasıyla yerleşmek için kalçasını oynattığında dudaklarımızı ayırıp boynuna doğru adını inledim. Üzerime oturduğu için bana tepeden bakıyordu. Tırnakları ensemde yol çizerken boynuna savurduğum dil darbeleriyle titriyordu. Havanın soğukluğunu tamamen aşmıştım. Bedenim aksine alev almış gibi yanıyordu. Damarlarım patlayacak gibi enerjiyle doluyken boynundan ayrılıp tekrar dudaklarına yöneldim. Eş zamanlı olarak belindeki ve kalçasındaki ellerim tenini okşuyordu.

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now