☬46☬

1K 167 299
                                    

Odadan çıkıp çıkmamakla alakalı kendi içimde ciddi bir tereddüt içerisindeydim. Aklımdan binbir türlü senaryo geçiyordu. Sabahtan beri biriktirdiğim endişelerim şimdi koca bir dalga haline gelmiş beni yutmaya hazırlanıyordu. Derin nefesler almaya başladığımda, ürkütücü derecede sessiz ve karanlık odadaki tek ses kaynağı haline gelmeye başladı. Ayağa kalkıp beni korkularımla baş başa bırakan bu odadan çıkmak ve Jungkook'u bulmak istiyordum ancak güçsüz, titreyen bacaklarım buna tamamen karşıydı. 

Titreyen ellerimi, içerisine biraz olsun nefes çekmeye çalışan ciğerlerimin zorlamasıyla açılmış dudaklarıma yönlendirdim ve olabildiğince bastırdım. Bacaklarımı kendime çekip olabildiğince küçüldüm. 

Eğer şu anda başka bir yerde olabilme seçeneğim olsaydı ve buna bedel olarak bana hayatımın sonuna kadar geçmeyecek bir acı bahşedilseydi şüphesiz ki Jungkook'un kollarını seçerdim. Şu anda olmak istediğim tek yer orasıydı. Korkumu ve güçsüzlüğümü dindirebileceğim tek yer orasıydı. Gözlerimi sertçe kapattım ve dudağımı ısırdım.

Uzaklarda hızlı adım sesleri duydum. Duyularımı uzanabildiği yere kadar genişlettim ve odaklandım. Sesler vardı. Boğuk sesler, ben zihnimi zorladıkça netleşiyordu. Klanımdan dolayı daha gelişmiş olan duyularımı kullanabiliyordum. Kendimi olabildiğince zorladım. Bedenimi bir sıcaklık dalgası sarsa da, başıma keskin ağrılar girse de durmadım.

Korkunun ev sahipliği yaptığı bir ses fısıltı halinde kulaklarımı tırmaladı. "Burada ne olmuş?"

Seslerin kime ait olduğunu anlamak veya ayırt etmek oldukça zordu. Aramızdaki bir katlık mesafeye göre onları duyabilmem bir mucize sayılırdı. Muhtemelen şu anda bunu yapabildiğimi öğretmenlerimden birisi görse şok olurdu.

"Bıçak yarası mı?"

"Soru sorup durmak yerine bu kan nereden geliyor baksana!"

Kan?

Bıçak yarası?

"Sırtındaki yara açılmış. Bıçak değil."

Sırtındaki yara mı? Jungkook'un sırtında ne yarası vardı ki?

Kısa bir süre ses gelmedi. "Büyü."

"Jungkook, beni duyuyor musun? Gözlerini aç! Nefes alıyor mu? Tanrı aşkına..."

Nefes alıyor mu, mu?

Gücümü zorladığım için doğru orantıda zorlanan bedenimden kaynaklı olarak burnumdan kan gelmeye başlamıştı. Sıktığım yumruklarımla ayağa kalktım ve bir saniye olsun düşünmeden hızlı adımlarımı kapıya yönelttim. Kapıyı açar açmaz karşımda Yugyeom'u gördüğümde, atılmamla birlikte beni sertçe yakalaması bir olmuştu.

Kaşları çatılmış bir halde fısıldadı. "Nereye gidiyorsun?!"

"Jungkook'un yanına!"

Tekrar atılmak üzere hamlede bulunduğumda bu sefer canımı yakacak bir şekilde tuttu ama bir tepki göstermedim. Kötü niyetli olmadığını biliyordum. Sadece beni bırakması gerekiyordu. Ben Jungkook'u iyileştirebilirdim. Şimdi burada durup nefes alıp almadığını bile bilmeden öylece duramazdım. Olmazdı. Buna dayanamazdım. Elimin tersiyle dudağıma ulaşmış kanı sildim.

"Bekle! Seni orada görürlerse Jungkook'a yaptıklarının aynısını sana yapacaklar. Jungkook bunu ister miydi mi sanıyorsun?"

Kaşlarımı çattım. "Ne? Neyi?" Ortada bilmediğim şeyler olduğu kesindi ve ciddi şeyler olduğunun şu anda farkına varıyordum. Sesim ancak bir fısıltı şeklinde çıkabilmişti. Sertçe yutkundum.

𝘀𝗶𝘆𝗮𝗵 𝗽𝗲𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now