Bölüm 18

1.8K 80 16
                                    


Mine gözlerini havaya dikip etraftakilerin gergin bakışlarına maruz kalmadan cümlelerini toparlamaya çalışıyordu.Bunu defalarca denese de başarılı olamayacağını anlayıp bir kerede anlatmayı denedi.

"Ben...Böyle bir şey nasıl söylenir bilemiyorum.Ama bunu yapmak zorundayım çünkü ağabeyimin hayatı tehlikede olabilir.Ben kimseye zarar gelmesini istemiyorum, o gün de istememiştim.Gerçekten ben sadece korkutmak istemiştim, işlerin bu raddeye geleceğini düşünemedim.Binlerce kez özür dilerim, çok pişmanım!"

Mine birine istemeden zarar vermişti, pişmandı ve bu pişmanlığın fayda vermemesi yüzünden ağabeyinin hayatı tehlikede olabilirdi.Olaydan çıkardığımız sonuç bunlardan ibaretti.Mühim yerlerini atlayarak anlattığı olayın sebebini ise henüz hiçbirimiz anlama kısmına geçememiştik.Sözlerinin devamıyla asıl olayı istemediğimiz halde anlamak zorunda bırakıldık.Zorunda bırakıldık diyorum çünkü üstü kapalı bir şekilde söylenseydi mini bir kabullenememe durumu yaşatabilirdi.

"Her şey...Benim yüzümden!Yasemin bana Bora'nın beni aldattığını söylemişti.'Olamaz, Bora yapmaz böyle bir şeyi!Kendine bu kadar güveniyorsan ispatla!' dedim.Güldü bana, hiçbir şey demeden sadece güldü.Elinde bir kanıt olduğunu anlamıştım.Ona fark ettirmeden telefonunu açıp kurcaladım.O fotoğrafı görünce...Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.Yasemin, eşimin beni aldattığını biliyor, benimle içten içe dalga geçmenin keyfini yaşıyordu.Dayanamadım; benimle dalga geçmesine, eğlenmesine katlanamadım.Onu korkutup böyle sinsice işlerden uzak durmasını istemiştim.Arabanın ona çarpmaması gerekiyordu.Üstüne sürüp yandan geçeceklerdi.Hafızasını kaybedeceğini, işlerin bu hale geleceğini tahmin edemedim.Özür dilerim!Hepinizden özür dilerim!Özellikle de senden Yasemin.Bunu neden şimdi itiraf ettin, diyorsun içinden biliyorum.İtiraf ediyorum çünkü sahildeki saldırganı tutan ben değildim.O, her kimse şu an dışarıda.Benim, senin, ağabeyimin, Eylül'ün peşinde bile olabilir.Hiçbirimiz güvende değiliz!"

Mine'nin itirafı hepimizde derin bir sessizlik bırakmıştı.Aramızda Eylül'le beraber en masum olduğunu düşündüğüm insan, beni bu duruma sokan kişiydi.Böylesi bir hissi anlamaya kelimeler yetmezdi.Neyse ki en masumumuz Eylül, yanımızda değildi.Eğer olsaydı halasının annesinden hallice bir canavar olduğunu görebilirdi.İçimdeki fırtınayı dışarıya vermeden başımı kaldırıp kadının ela, güzel gözlerini izledim.Ona söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki!Kaybettiğim her anı, çektiğim her çile için yüzüne bir tokat savurabilir; aynı zamanda Serhan'a yeniden aşık olmama yardım ettiği için de defalarca teşekkür edebilirdim.Duygu karmaşamı yüz ifademe de yansıtıyordum; minnet, şaşkınlık ve biraz da iğrenme ekleyerek...Mine'nin gözleri benim üstümden çekilip arkama geçtiğinde buruşmuş, ağlamaklı ifadesi daha da içselleşip yerini direkt olarak gözyaşlarına bırakmıştı.

"Ağabey!"

Arkamı dönüp holün kenarında bizi dinleyen adama baktım.O da herkes gibi şaşkındı.Gözleri hafif doluydu, hüzünlü bir yanı vardı.Bir de büyük bir hayal kırıklığı...Küçük kardeşinin karısına böyle bir şeyi nasıl yaptığını o da anlayamamıştı.Tüm yaşadıklarımızın üstüne Mine'nin ihanetinin de eklenmesi onu fazlaca yıpratmış, içten yaralamıştı.Serhan yaşadığı yükü belli eden ağır adımlarla ilerleyip tek kelime bile etmeden yavaşça merdivenlerden çıktı.Mine ağabeyinin peşinden gitmek istediğinde ondan önce hareketlenip Serhan'ın peşinden yukarıya çıktım.Odaya girip yatağa oturuşunu izledim.Susuyordu, konuşmak istemediği açıkça belliydi.Yanına geçerek ona katıldım.Ben de susuyordum.Şu an söyleyebileceğim herhangi bir söz onun patlamasına neden olabilir, sinir krizi geçirtebilirdi.Sakin kalmayı deneyip elimi dizine koyarak destek olmaya çalıştım.Bunu yaptığımda gözlerini kapatıp hayal kırıklığını benimle paylaşacak kadar güvende hissetmişti.

Hayatı YalanWhere stories live. Discover now