Bölüm 34

1K 53 9
                                    

Serhan'ın konuşmasını yorabileceğim başka herhangi bir olay olup olmadığını kontrol edip bahsettiği kişinin ben olduğumdan emin olmak istedim.Sonuçta benimle alakası olmayan bir konuda Fırat ve kendimi öne sürüp bu öfkeli halinin üstüne itirafçı olmayı istemezdim.Yüz ifadesine, hayal kırıklığına baktığımda ve "eski eş"i yoracağım bir olay da bulamadığımda telefondaki kişinin benden bahsettiğini anlayıp itiraf ettim.

"Ben de bunu söyleyecektim.Geç kaldım, değil mi?"

Serhan telefonunu kapattıktan sonra gözlerini kısıp başını hafifçe yana eğdi.Söylemek istediği bir ton söz varmış da ağzının içinde birikmiş gibi görünüyordu, en azından ağız hareketleri böyle düşünmeme neden olmuştu.Gözlerimi yere indirip az önce restorandan çıkarken yalan söylediğim için utanarak ona açıklamaya çalıştım.

"Gerçi böyle bir şey nasıl söylenir ki?'Eski arkadaşının yeni sevgilisi; benim eski, dolandırıcı eşim çıktı.'Baksana, kulağa gerçekten iğrenç geliyor.Kaldı ki bunu restorandayken duysaydın o zaman çok daha iğrenç gelecekti ve muhtemelen ayıramayacağım bir kavga çıkacaktı.Ben...Bugün yeterince gerildim, bir de üstüne daha fazla gerilim yaşanmasını istemedim.Sonradan senin arkandan iş çevirmemek için söylemeye çalıştım ama...Olmadı, yetişemedim.Sen başkasından öğrendin, işte."

Serhan gözlerini yana çevirip başını araba koltuğuna yasladı.Ne tepki vereceğini o da çözememişti.Kızsa ayrı dert, içinde tutsa ayrı dertti.Onu kandırmış olduğum için bu fikre katlanamıyor, öfkesine öfke katıyordu ama bir yandan da ona söylemeye çalıştığımın da farkındaydı.Başını iki yana savurup bir şey söylemeden hızlı hareketlerle aracı çalıştırdı.Ne yapsa aramızdaki ilişkiyi yıpratacağını anlamıştı ve bunu yapmaktan kaçınmayı deniyordu ama o, neticede bir erkekti.Aslında kadın da olsa fark etmezdi, kim olsa bu duruma yorum getirme gereği duyardı.Ani bir fren yapıp henüz kalkmış arabayı çabucak durdurdu.

"Nasıl?Bana nasıl yalan söylersin?Fırat'la...O herifle birlik olup beni, Ebru'yu nasıl kandırırsın?Sana, oğluma bir şey olacak diye endişelendiğimi görüp nasıl susarsın?Sen...Bunu bana nasıl yaparsın?Şimdi Yasemin'den ne farkın kaldı ki senin?"

Bozulmadım, bozulmadım, bozulmadım...Hayır, çok fena bozulmuştum.Serhan kullanabileceği milyarlarca kelimenin içinden en ağır birkaç tanesini bulmuş ve onları bana söylemişti.Başka hangi kelime hangi cümle beni bu kadar yaralayabilirdi, bilemiyordum.Bana kızdığı için haklıydı, kim olsa kızardı ama beni nasıl olurdu da annesinin ve babasının ölümünden sorumlu, bekar insanların başına sıkıntılı tipler musallat eden ve onları dolandırtan, sürekli laf sokan, entrika peşinde koşan, yalan söylemeyi hobi haline getirmiş, eşini başkası olduğuna inandırıp hayatını yalan üzerine kurmuş biriyle aynı kefeye koyardı?Yasemin gitmişti, ona saygım vardı ama onun bu kadar aklanmış olmasını ve benim bu kadar karalanmamı gururuma yediremiyordum.Onunla aynı kulvarda yarışmayı ve kıyaslanmayı kabul etmiyordum.Arabadan inip kapıyı arkamdan kapattım.Orada kalsaydım pişman olabileceğim, geri dönülemez şeyler söylemekten korkuyordum.En iyisi oradan uzaklaşmalı ve sakin olmalıydım.Derin nefesler alıp karnımı sıvazladım.Her öfkemde her stresimde bebeği de etkiliyordum.Karnımdaki sancılardan bunu hissedebilmiştim.

"Tamam, bebeğim!Tamam, anneciğim!Geçti!"

Serhan arabadan indiğinde sakin olmaya çalıştım.Elimi karnımdan çekip onun karşısında güçlü durmayı istedim.Acaba bana ne söylemek için arabadan inmişti?Daha ne söyleyebilirdi ki?Resmen kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir yerdeydi.Gözlerini kapayıp bir anlığına ne tepki vereceğimi kestiremediğinden tereddüt ederek ellerini yukarı doğru kaldırdı ve saçlarımı yavaşça okşadı.Demek söylediklerinin ağırlığının o da farkındaydı.Tek kelime konuşmadan başımı göğsüne yaslayıp bana sevgiyle sarıldı.Davranışlarımın Yasemin'le alakası olmadığını, herkesin verebileceği doğal ve içgüdüsel tepkiler olduğunu o da anlamıştı.

Hayatı YalanWhere stories live. Discover now