Bölüm 4

2.1K 99 23
                                    


Ben nasıl biriyim?Kimim ben?Etrafımdaki insanları neden bu kadar mutsuz ettim?Hayatla alıp veremediğim ne?Neden tüm bu karmaşanın içindeyim?Zarar verdiğim insanların bir sınırı var mı?Yaptıklarımın elbet bir gün dönüşü olacaktı, bunu biliyorum.Acaba o gün bugün müydü?Değilse de öyle olmalıydı çünkü bugün gazetecinin sorusuyla Serhan'ın yanında tam anlamıyla yerin dibine geçmiştim.Gururundan asla ödün vermeyecek eşimin utanmasına neden olmuştum ve hatırlamadığım rezilliğimle baş başa kalmıştım.Serhan...Ah, Serhan... Seni öyle yere bakarken göreceğime ölseydim daha iyiydi.Tüm bunlara rağmen doğruluğundan emin dahi olamadan beni savunmak zorunda kalmıştı.Gazetecileri gönderdikten sonra gözlerini kaçırması, yüzündeki o hüzün...Kendimi canavar gibi hissediyorum.Bunu ona yapmış olabilir miyim gerçekten de?Böyle sadakatsiz, iğrenç biri olabilir miyim, cidden de?
Yazmaya karar verdiğim günlüğümün ilk sayfasını doldurduktan sonra defteri yatağımın yanındaki çekmeceye atıp telefonumu elime aldım.
Yasemin Cihanay kimdir?
"Sosyetik güzel, Serhan Cihanay'ın eşi...Yasemin'de estetik var mı?Kıyafetleriyle olay oldu.Mücevherleriyle göz kamaştırdı.Yasemin dağıttı...Sosyetik isim alkolik mi?Teknede görüntülenen sosyetik güzel kim?Yasemin Cihanay gecelerde...Büyük aşkta sona mı gelindi?"
Bir başlık da benden...Serhan Cihanay ve Eylül Cihanay, Yasemin Cihanay'dan bu yüzden mi nefret ediyor?Telefonu kapatıp yüzümü ellerimle kapladım.Saat gecenin ikisine gelmişti ve Serhan'a hâlâ ulaşamıyordum.Şansımı bir kez daha deneyip onu aramaya çalıştım.Bu sırada kapının açılmasıyla telefonu kapatıp içeri giren adamın yanına ulaştım.
"Serhan nerelerdeydin?Seni aradım ama..."
Ceketini çıkarıp askıya astı.Kravatını çözerken beni oldukça az ve öz bir şekilde yanıtladı. "Şarjım bitti."
Kravatını da dolaba astıktan sonra gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı.Eşim olsa bile hafızamın bana verdiği mahremiyet anlayışı gereği arkamı dönüp yatağa doğru gittim.Bu sırada konuşmayı ihmal etmemiştim.
"Eylül seni göremeyince çok üzüldü, uyumak istemedi ama yatağa yatınca da sızdı hemen.Sana çok güveniyor, etrafında olmayınca huzursuzlanıyor.Sizi konuşturacaktım ama şarjın bitmiş, ya..."
Yanıma geldiğinde arkamı dönüp ona baktım.Takım elbisesinden kurtulmuş ve pijamasını giyebilmişti.Yani...Altını giymişti.Üstünün düğmelerini henüz kapatmamıştı.Gözlerimi yan tarafa çevirip düğmeleri iliklemesini bekledim.Bunu yapmıyor, sessiz ve sakin bir halde beni süzüyordu.Kaşlarımı "Neden öyle bakıyorsun?" dercesine imayla kaldırdığımda düşüncelerini sonunda paylaşmaya karar verdi.
"Neden direkt olarak sormuyorsun?"
Neyi direkt olarak sormam gerekiyordu tam olarak?Telefonunun şarjının neden hiç doldurma girişiminde bulunmadığını mı ya da neden nerede olduğunu haber vermediğini mi ya da neden şimdi söylemediğini mi?Omzumu silkip gözlerimi onunkilerde sabitledim. "Anlamadım.Neyi soracakmışım?"
Serhan bir adım daha atıp iyice yaklaştı.Bu garip tavırları beni korkutmaya başlamıştı ama bunu ona belli etmek istemiyordum.Kollarımı bağlayıp özgüvenli bir duruş sergilemeye çalıştım.Hareketime karşılık kaşları çatılmıştı.Bu iyi bir haberdi en azından bir duygu gösteriyor demekti.Bana doğru iyice yaklaşıp hatırlamadığım için konuşmamayı umduğum yegane olayı yüzüme yüzüme vurdu.
"Seni aldattım mı, bu yüzden mi boşanıyoruz desene!Hadi, ne bekliyorsun?"
Bağırışı karşısında sessizliğimi koruyup öfkesini kusmasını, en azından içindekileri dökmesini ve bir nebze olsun rahatlamasını istedim.Tepkisiz hareketlerim düşündüğümün aksine onu daha da öfkelendirmişti.
"Bir şey söyle!Bizim için her şeyi yaptın ama bu benim umrumda mı de ya da benimle ilgilenmedin ben de teselliyi başkalarında aradım de ya da inkar et o ben değilim de ama bir şey söyle!"
Geriye gidip odada dolanmaya başladığında teknedeki kadının ben olup olmadığım hakkında onun da emin olmadığını fark etmiştim.Bu konunun üstüne gidip öfkesine aldırmadan sordum.
"Daha önce ne demiştim?Hatırlıyorken yani..."
Bana döndüğünde koyu gözlerindeki doluluğu görüp içime sindim.İşte ben bu dağ gibi adama bunu yapacak kadar kötü biriydim.Yeri izlerken ses çıkarmadan onun konuşmasını bekledim. "İnkar ettin, hep inkar ettin."
Sesi sakin çıkmıştı ve bu bana içten içe kızıyorken hiç de normal değildi.Konuşmasına bu sefer bağırarak devam etti.
"Ama sen alkoliğin tekisin!Söylediklerine nasıl güvenebilirim ki, he?Sana nasıl güvenirim? Bunu haftalardır araştırıyorum, biliyorsun ki elbet gerçeği öğreneceğim!Eğer orada öyle bir şey yaptıysan...Eğer o teknedeki kadın sensen...Bu defa hiçbir şey toparlanmaz!Her şey biter, anladın mı beni?Boşanırız!Zorluk çıkarmaya kalkarsan da sana yemin ediyorum... Yemin ediyorum..."
Cümlesinin bu noktasında duraksamıştı.Bunun nedeni tehdit bulamamasından değil, ağlamaya...Ağlamaya başlamasındandı.Bir anda dizinin üstüne çöküp ağlamaya başladı.Benim yaşadığım ruhsal çöküntüde o soğukkanlı olmayı başarabilmişti ama ben...Ben onun kadar soğukkanlı değildim ve ne yapacağımı da bilmiyordum.Ağır adımlarla onu ürkütmeden yanına gidip eğildim.Başını tutup göğsüme yaslarken benim de gözlerim dolmuştu.Bir yandan ağlarken bir yandan da sayıklamasını dinledim.
"Bir olay...Başıma bir olay daha açarsan...Seni alkol sorunun yüzünden...Kliniğe kapatacaktım...Kazada suçlu olan kişi sen olsaydın...Her şey daha kolay olabilirdi...Ama şimdi...Değil tüm bunları...Kızını...Beni bile hatırlamıyorsun...Kaldıramıyorum, Yasemin... Kaldıramıyorum...Bu hiç adil değil..."
Ona sıkı sıkı sarılıp gözyaşlarımın düğmeli pijamasını ıslatmasını izledim.Onunkilerin de benim omzuma düştüğünü hissedebiliyordum.Sonrasında gözlerimi kapayıp sadece onun nefes alış verişini dinledim.Nefesi düzene girmeye başladığında fısıldadım.
"Özür dilerim.Sana yaptığım her şey için özür dilerim."
Sabah kalktığımda Serhan yanımdaydı.Bu sabah benden erken kalkmayı başaramamıştı.Dün gece epey duygusal bir savaştan çıktığından yorgun olması normaldi.Kollarını geriye bırakmış, yatakta neredeyse bayılmış gibi yatıyordu.Gözleri kapalıydı yine de bana dün attığı bakışları düşünmeden edemiyordum.O, her şeyi mükemmel yapmaya çalışan iyi bir eş ve iyi bir babaydı.Ben burada hangi detayı kaçırıyordum da bu adama birden bire sadakatsiz, annelikten bir haber bir eşe dönüşebiliyordum?Tutarsızlıklar vardı ve bu tutarsızlıklar muhtemelen benim alkolikliğimden kaynaklıydı.İşin garip tarafı madem alkolik biriydim öyleyse neden alkol almadığım için kendimi kötü hissetmiyordum? Dün gece masaya şarap koyduklarında ondan bir yudum bile almamış, içenlere de tiksinerek bakmıştım.Ya geniş skalalı alkoller tercihlerim arasında şarap kendine bir yer edinememişti ya da Serhan ve diğer tüm magazin siteleri benim hakkımda yanılıyorlardı.Bu sorun da diğer sorunlarım gibi büyük bir gizemdi ve bunu çözmek için gerçekleri hatırlamam gerekirdi.Uyuyan adamı izleyip gülümsedim.Orada öylece heykel gibi yatıyor, kaşlarını çatmadan mükemmelliğini sergiliyordu.Kirpikleri uzun ve kıvrımlıydı.Uzun ama düzgün bir burnu, şekilli dudakları vardı.Eylül bana pek benzemiyordu, saçlarının rengini, gözlerini ve dudaklarının şeklini babasından almıştı.Babasının kızı olmasına şaşmamalıydı.Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra odalar arası geçip Eylül'e bakmaya gittim.Kızımız çoktan uyanmış, uslu uslu oyuncaklarıyla oynamaya başlamıştı.Yanına yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük kondurdum.
"Günaydın kızım."
Onu öpmemle birlikte babasınınkileri aratmayan anlamlı gözleri irice açılmış, bir hayli şaşırmıştı.
"Anne sen beni mi öptün?Beni...Sen...Öptün..."
Çocuk anne sevgisinden çok fazla mahrum kaldığından beni yabancı bir maddeymişim gibi algılamıştı.Ona gülümseyip saçını okşadım.
"Kızım ben senin annenim, şaşırma bu kadar."
O an kızın yüzünde oluşan gülümsemeyi görseydiniz, o gülüşü bir kez daha görmek için hayatınızdan birçok şeyi feda edebilirdiniz.Ben de ederdim.Tüm anılarımı yüzünde oluşan o gülümseme için feda edebilirdim.Onu orada oyunuyla baş başa bırakıp tekrar odama geçtim.Bu kısacık süre zarfında Serhan çoktan kalkmış, üstünü değiştirmişti.Kapıyı kapatıp onun yanına gittim.Yüzü her zamanki kadar ciddi görünüyordu.Dün gece yaşadığı duygusal kriz sanki hiç yaşanmamış gibiydi.Tişörtünü aynanın karşısında düzeltirken yüzünün oradaki yansımasını seyrettim.Gözlerimi aynanın üstünde bulduğunda yüzümü kaldırıp en az onunki kadar ciddi bakışlar attım.
"Ben hatırlamasam da ardımda yıkılmış çok fazla şey var.Bütün bunları tek başıma toparlayabilir miyim, bilmiyorum ama denemek istiyorum.Yıktığım şeyleri düzeltmek istiyorum ve de...Senden her şeyi düzeltmek için bir şans istiyorum.Yani demek istediğim... Serhan...Biz...Biz...Yeniden deneyelim."

***

1)Yasemin bir olaya daha karışmadan durabilecek mi?
2)Kızı ve kocasıyla arasını düzeltebilecek mi?
3)Serhan, Yasemin'in teklifine sizce ne yanıt verecek?
4)Siz Serhan'ın yerinde olsaydınız, Yasemin'e ne söylemek isterdiniz?

Hayatı YalanWhere stories live. Discover now