Bölüm 21

1.8K 91 32
                                    

Televizyondaki haberi gördüğümde ben de en az Serhan kadar şaşmış ve bir o kadar da kızmıştım.Yani kendime...Kendime kızmıştım.Görüntülerdeki kişinin uzaktan çekilmiş olmasına rağmen kendim olduğunu anlayabiliyordum.Bunu Serhan'da anlayabiliyordu zaten ekranda da adım epeyce büyük puntolarla yazılmıştı.Orada Serhan'ın da adı vardı, yüzüm sadece bundan dolayı bile kızarabilirdi.Serhan'a bakıp tepkisini izledim.Önceden Mine'yle gizli bir konuşmasını yakaladığımda bu durum karşısında beni affedip affedemeyeceğini bilmediğini söylemişti ama ben ne yapacağını gayet iyi biliyordum.O kadar iyi biliyordum ki...Yüzündeki bu hayal kırıklığı, öfke ve diğer tüm kötü duygular...Bu ifadeden tek bir sonuç çıkabilirdi ve bu sonucu kızımızın da görmesi an meselesiydi.Başımı çevirip arkamızdan bizi izleyen ev ahalisine döndüm.Mine'yle göz göze gelmiştim.Hepsinde önceki olayda olduğu gibi kınayıcı, önyargılı bakışlar vardı bir tek Mine de...Bir tek Mine'de olacaklar için üzülme belirtisi görülüyordu.Dudaklarımı oynatıp beni anlamasını dileyerek konuşmadan sadece dudaklarımı oynattım.

"EYLÜL'Ü ODASINA ÇIKARIN, HEMEN!"

Mine başlangıçta bana baksa da beni izlemediğini belli eden bir tavır sergiledikten sonra gerçekliğe dönüp gerçekten bana baktığında kendini toparlamaya çalıştı.Mesajımı artık net bir şekilde almıştı.Yemek masasına gidip Eylül'ü elinden tutarak yukarı çıkardı.Şimdi biz bizeydik.Olacaklardan ve Serhan'ın bu durgun ama koca bir dünyaya yetecek kadar öfkeli halinden hâlâ korkuyordum ama yine de biz bizeydik, işte.Kızımın bu şeyi görmemesini garanti altına almanın vicdani rahatlığını yaşarken bir yandan da Serhan'a yaptıklarımın azabını katbekat çekiyordum.Tekrardan ona baktım.Öfkeyle soluduğu nefesi burnunu genişletiyordu ve gözleri...Hayal kırıklığıyla dolu, buğulanma ağlama arası ilginç bir yerdeydi.Ona doğru bir adım atıp vereceği tepki düzeyini mümkün olduğunca aşağıda tutmaya çalıştım.Elimi uzatıp omzuna dokunduğumda durgunluğundan beklenmeyecek kadar ani bir hamleyle bana dönüp kolumu kavradı.Bu sırada dudaklarının arasından fısıldamıştı.

"Defol!"

Bir insana "Defol!" demek her yerde kırıcı olabilirdi, söylenmesi gereken yerlerde bile ama ondan duyuyor olmak...İşte bu kırıcılıkların en üst düzeyindeydi, tıpkı benim onu kırdığım gibi.Gerçi almak istediği intikamı benim yaptıklarımın yanından geçemezdi ama beni kırmıştı bir şekilde.Paramparça olduğum halde kırmıştı, tuz buz etmişti; bir sihirbaz gibi baş parmağıyla işaret parmağını sürtüp son kalan tozumu da yok etmişti.Söylediklerine tepki vermediğimde beni kolumdan çekiştirerek kapıya kadar sürükledi.Sonrasında konuşmama dahi izin vermeden bahçeden kapı dışarı etmişti.

"Bir daha bu eve adımını atmayacak!Anladınız mı beni?"

Bunu korumalara söylemişti.Bana söylediği tek şey "defol" kelimesiydi ve bu kelimeyle beraber beni hayatından saniyeler önce defetmişti.Eve girerken arkasından bağırdım ama bu maalesef ki fayda etmemişti.

"Hatırlamıyorum!Yemin ederim orada ne olduğunu, ne yaptığımı, neden yaptığımı hatırlamıyorum!Beni hatırlamadığım bir şey yüzünden cezalandırıyorsun!Serhan!Senin yanında olacağım, yardımcı olacağım demiştin!Bana yalan söyledin!Diğerleri gibi sen de bana yalan söyledin!Senin de bu evdekilerden, benden aşağı kalır yanın yok!Sen de kötüsün!Duydun mu beni!Sen de kötüsün!"

Üçüncü ya da dördüncü cümlemin sonunda kapı çoktan yüzüme kapanmıştı ama içimdekileri söylemeden gitmek benim pek de yapacağım bir şey değildi.Bağırmış ve hissettiklerimin bir kısmını dile dökebilmiştim.Bir anlığına durup aklımın ve kalbimin güç savaşına girmeden dengeye ulaşmasını beklediğimde kızımın da o evde olduğunu hatırladım.Eğer penceresi açıksa söylediğim her şeyi duymuş olabilirdi.Umarım Mine buna izin vermemiştir, diye geçirdim içimden.Korumaların bakışları arasında yan tarafa geçip oturarak sakinleşmeyi denedim.Evet, bu yaşananlarda ve diğer tüm konularda haksızdım.Evet, bu evde bu zamana kadar kalmam bile bir mucizeydi.Evet Serhan'a çok büyük haksızlık etmiştim ama sonumuz böyle olmak zorunda mıydı gerçekten de?Kızımla vedalaşmadan hafızam yerinde olmadığı halde kapıya konmayı hak etmiş miydim?Objektif ol, Yasemin!Sen başına gelen her şeyi hak ettin!Buraya kadar her şeyi kabul etmiştim de ben şimdi bu hafızayla nereye gidecektim?Beş parasız bir halde sokaktaydım.Kısa süre sonra beni bu kapının önünden de göndermeleri evlerindeki koruma ordusuyla o kadar da zor sayılmazdı.Ya düşmanlarım...Dışarıdaki düşmanım...Acaba bir yerlerden beni izleyip savunmasız olduğumu görmüş olabilir miydi?Buradan uzaklaştığım anda beni yenmek için bunu fırsata çevirir miydi?Magazin kanallarında gezen şeyi elbet onlar da izlemişti.Belki de bu beni yenmek için yaptığı son hamleydi.Paranoyalarım yüzünden çıldırmamak için elimle başımı tutarken önümde bir çift ayak belirdi.Gelenin beni kovduğu için pişman olmuş, bana kıyamamış Serhan olmasını istesem de karşımdaki kişi o değildi.Mesut...Şoförüm...Daha doğrusu eski şoförüm Mesut gelmişti.

Hayatı YalanOù les histoires vivent. Découvrez maintenant