Bölüm 40

890 46 14
                                    


Görüntüleri izledikten sonra Yasemin'in tekne olayıyla Serhan'a yaşattığı o acı tecrübeyi yani aldatılmışlık hissini ve hayal kırıklıklarını en berbat şekilde edinmiş, kandırılanlar kervanında başı çekmeye hak kazanmıştım.Başını çektiğim için gurur duymadığım bu şey bir hastalıkmış gibi vücuduma yayılıyor; gururuma, kalbime, sevgime, onuruma, mutluluğuma bir hançerin ucuyla bastırırcasına keskin bir şekilde dokunuyordu.Serhan bunu bana nasıl bir izahatla açıklayabilirdi bilmiyordum ama bu olayı unutacak kadar geçerli bir sebep verse bile o an nasıl hissettirdiğini asla unutmayacağıma adım kadar emindim.Henüz çalmaya başlayan telefonuma bakıp arayan kişiyi tanımaya çalıştım.Aslında bunun için tahmin de yürütseydim tutturabilirdim çünkü arayan kişi olayın baş kahramanlarından biriydi, benim sevdiğim kişiydi.Muhtemelen giriş cümlesi de "Açıklayabilirim!"di.

"Alo, Aslı.Nasılsın?Ne yapıyorsun?"

Olaylardan haberdar olup olmadığımı bilmediği için kendince küçük bir nabız yoklaması yapıyordu.Belki de bu yüzden yanıma gelmek yerine telefonla aramayı tercih etmişti ama çok yanılıyordu.Karşıma geçip bana detaylı bir açıklama yapması gerekirdi.Böylelikle ben de ona bağırıp çağırabilir, gerekirse tokat atabilirdim.Öfkemin içimde büyümesine hamile bir kadın olarak izin veremezdim.

"Biliyorum, Serhan!Her şeyi biliyorum, haberlerinizi gördüm!"

Araba sürdüğünden olsa gerek telefondan çatır çutur sesler geliyor, cızırtısıyla kulağımı tırmalıyordu.Beni katbekat öfkelendirmek istediğinden mi bilinmez sessiz kalmayı ise büyük bir titizlikle sürdürüyordu.Derin bir nefes verme sesi sonrası el freniyle kenara çektiğini anlayıp sabırla konuşmasını beklemeye devam ettim.Zil çaldığında vardığı yerin bizim ev olduğunu anlayıp koşarak kapıyı açtım.Kaşlarım çatık ve öfkeliydim.Buraya kadar koşa koşa geldiğimden derin nefesler alıp veriyor bu halimle kızgın bir boğayı anlıyordum.Serhan oldukça mahcup bir halde kaşlarını dikleştirdi.

"Açıklayabilirim."

Heh, işte o meşhur cümle sonunda gelmişti.Tahminim gecikmeli de olsa tutmuş ve beni yarı yolda bırakmamıştı.Ama doğru sonuca ulaşmış olmak beni maalesef mutlu etmiyordu.

"Neyi açıklayacaksın, Serhan?Bana kızdığın için teselliyi Ebru'nun kollarında nasıl aradığını mı?Nasıl eğlendiğinizi mi, neyi?Neyi açıklayacaksın?"

Serhan dağ gibi durduğum kapının önünden basit ve nazik hareketlerle omzumdan tutarak içeriye doğru sürükleyip ardımızdan kapıyı kapattı.

"Anlamıyorsun.Onunla konuşmam gerekiyordu."

Omzundaki elimi sertçe itip karşısına hesap soran biri olarak dikildim.Bu tavırlarımdan pek memnun değildim.Bunu yapan Fırat olsaydı daha sakin bir şekilde hesap sorabilirdim ama bunu Serhan'ın yapması, kalbimi açtığım birinin beni aldatması ve suçlu değilmiş gibi karşıma dikilmesi...Bu tarif edilemez bir öfkeyi içimde elle tutulur bir hale getirmişti.

"Tabii!Karınla tartıştın, evi terk etti.Ayrıydık, konuşmaya ihtiyacın vardı sen de konuşulacak kişi olarak Ebru'yu seçtin ama açıklayabilirsin!Biliyor musun, konuşacak birine ihtiyacım vardı diyerek aldatmaların temel dayanağına indin.Demek ki sen de diğerleri gibiymişsin!Sadakatsiz ve bencil!"

Serhan sözlerim karşısında hayal kırışlığına uğramış, yüzünü limon yemişçesine buruşturmuştu.Bu şeyleri ona söylüyor olmamı sindiremiyordu.Muhtemelen midesinde de bulantı hissediyordu.Söylediklerimden midesi bulanıyordu.

"Sen neler söylüyorsun, Aslı?Sen beni tanımıyor musun?Sen bana güvenmiyor musun?Gözünle görsen inanmaman gereken şeyleri bana nasıl yakıştırıyorsun?Arkadaşça bir yemeği bile abarttıklarını bilmiyor musun?Yok, sen beni hiç tanıyamamışsın.Tanısaydın benden açıklama bile beklemezdin."

Hayatı YalanWhere stories live. Discover now