Bölüm 27

1.6K 77 35
                                    


Candan bizi karşıladıktan sonra sofrayı hazırlamak için mutfağa doğru gitti.Bu sırada ev ahalisi değişmiş koltukları her zamanki halleriyle sıralanmıştı.Herkesle resmi ve biraz da soğuk bir selamlaşma sonrası karşılarına oturup vereceği tepkileri beklemeye başladım.Bu sırada Deren diğerlerinden önce davranıp Mine'nin kulağına doğru eğilerek fısıldadı.

"Aynı, Yasemin.Başkasıyım diye bizi kandırıyor olmasın."

Mine içeridekilere çaktırmadan kardeşine dönerek gülümsedi.Gülümsemesini bozmayarak sesini de duymayacağımı düşünüyordu.

"Saçmalama, Deren!Aslında şöyle bir bakınca benziyor ama o kadar da çıldırmış olamaz herhalde."

Mine'yle göz göze geldiğimizde onları dinlediğimi anlayıp utangaç bir hale büründü.Herkes içten içe bunu düşündüğünden konuyu açıklama gereği hissettim.Boğazımdaki gıcığı temizleyip dikkatlerini kendi üstümde topladım.

"Şey...Ben...Beni Yasemin'e çok benzettiğinizin farkındayım.Bunu şimdiki garipseyen bakışlarınızdan anlamadım tabii ki, daha öncesinde sizinle burada yaşayan kişi bendim ve bu süre zarfında sen Yasemin değil de başkası olabilir misin, gibi bir soruyla karşılaşmadım.Onu gördüğümde ben bile benzerliğimiz konusunda şaşkınlığa uğramıştım.Bana benzemeye çalıştığını biliyordum ama bu kadar benzeyeceğini, tıpa tıp aynı olabileceğini düşünememiştim.O Yasemin'di ve ben de Aslı'ydım, hafızamı yitirmiştim.Kendi kardeşim bile bizi ayırt edememişken sizden de ayırt edici özelliklerimi listelemenizi beklemedim hiçbir zaman.Ona benziyorum; ben oyum, o da ben gibi.Bu sizi biraz korkutuyor olabilir ama bizim farklı yanlarımız var.Fiziksel olarak pek fazla olmasa da ruhsal farklılıklar var.Ben şu an tedavi sürecindeki, iyileşmeyi isteyen bir kadını kötülemek istemiyorum.Sizinle daha önce yaşadım, bahsettiğim şeyleri anlayabileceğinizden eminim.Sizden tek ricam beni Yasemin'e benzetmeden Aslı olarak görmeniz ve beni bu şekilde kabul etmeniz."

Gözlerindeki ışıltılardan beni Yasemin'den farklı biri olarak kabul ettiklerini anlayabilmiştim.Durmadan herkesi eleştirmeyi adet edinmiş Aysun, kasti olarak arabayı üstüme sürdüren Mine, saman altından su yürüten enişteler, bebeğimin babası Serhan...İçten içe hepsi benim ondan farklı olduğumu hissediyorlardı.Belki konuşmamdan, belki tepkilerimden belki gerçekten farklı biri olmamdan...Tebessümle pozitif bir tavır takındığımı belli ederken başımı kaldırdığımda merdivenin başında oturan küçük kızı fark etmiştim.Kaşları hafıza kaybı zamanında beni reddettiği gibi çatıktı.Bana kızdığını görebiliyordum.Evdekilere kendimi anlatmak kolaydı da esas ona ne söylemeliydim?Kendimi ona nasıl açıklayabilir, öfkesini nasıl dindirebilirdim?Yanımıza gelip hiçbir şey yapmasa da en azından bağırmasını beklemiştim.Bunu yapmayıp tekrardan odasına gittiğinde bu sefer Serhan'la göz göze geldim.Kızının peşinden gitmek istediğinde onu durdurup konuşması gereken kişinin ben olduğumu söyledim.Küçük kızın oda kapısının önüne gittiğimde dejavu yaşıyor gibiydim.Kapıyı tıklatıp içeri girdim.Eylül oyuncak evindeki bebekleri elinde, ilgisini benim dışımdaki diğer her şeye odaklamıştı.Yanına gidip yere bağdaş kurdum.

"Eylülcüm, nasılsın?Beni özledin mi bakalım?"

Cevap vermeyecekmiş gibi duruyor, evine öyle ciddi bakıyordu.Ben başka bir cümle kurmak üzereyken sonunda inadından vazgeçip benimle konuşmaya karar verdi.

"Senmişsin.Beni pikniğe götüren, gezdiren, benimle oyun oynayan, ödevlerime yardım eden, masal okuyan senmişsin.Ben senin değil de annemin olmasını isterdim.Ona o kadar çok benziyorsun ki...Senin yaptıklarını annem de yapmış sayılır mı?İkiz gibisiniz ya siz."

Başımı sallayıp saçlarını okşadım.Kız kurduğu güzel cümlelere karşın bana kızıyordu.Onu kırmak istemediğinden yaptığım şeylerden Yasemin'e de pay verdim.

Hayatı YalanWhere stories live. Discover now