Bölüm 42 - FİNAL

2.2K 75 53
                                    

Ve final...

***

Birkaç saat öncesine dair sadece çok ufak şeyler hatırlıyorum.Belki şoktayımdır belki de değilimdir belki de ondan kaynaklıdır ya da değildir bilmiyorum.Hiçbir şey bilmiyorum.Tek bir şey biliyorum o da silah sesleri kesildikten sonra "Yardım edin!" diye çığlıklar attığım. Kazanan taraf biz olmasaydık bile o kapıyı polis ve ambulans görevlileri yerine Yasemin açmış olsaydı bile ondan yardım dilenip yalvarabilirdim.Aramızdaki savaşın en masum tarafıydı Serhan.Aramızda kalıp atışmalarımızın kurşunlarını o yememeliydi. Yasemin üstümüze adam gönderip hangi deliğe girdiyse eminim o da benimle aynı fikirdeydi.Serhan yaşadığı hiçbir kötülüğü hak etmemişti.O mükemmel bir insandı.Harika bir eş, harika bir baba, harika bir iş insanıydı.Onun kadar iyi birini hayal dahi edemezken onunla tanışmak, evlenmek, aile kurmak peri masallarını andıran bir hikaye gibiydi.

"Böyle bir sonu hak etmiyor!"

Ağlarken sesimi dışarıya çok vermeden buğulu gözlerle ameliyathaneye baktım.Masallar mutlu sonla biterdi.Bizim sonumuz da mutlu olmalıydı.Bu şekilde olmaz, olamaz...Merdiven basamağının kenarına oturup ellerimi başımın arasına aldım.Ağlamamalı, bebeğim için güçlü olmalıydım ama yapamıyordum.İçerideki kişi Serhan'dı.Benim Serhan'ımdı.Nasıl ağlamadan durabilirdim ki?İçimdeki tüm enerjiyi düşündüğümün aksine ağlamaya harcamış, bir süre sonra vücudumda anlamsız bir hissizlikle sarmalanmıştım.Omzuma dokunan elle başımı çevirmem gerektiğini hissettim.Hissettim diyorum çünkü o kadar güçsüzdüm ki...Güçsüz ve çaresiz.Gelen kişinin haberi alır almaz yola çıkan Aysun, Sabri, Mine, Bora, Deren, Berke, Ebru, doktor, hemşire ya da Serhan'ın arkadaşlarından herhangi biri olduğunu düşünmüştüm.Başımı çevirdiğimde ise beklediğim son insanla karşılaştım.

"Yasemin."

Onu göreceğimi düşündüğüm halinin aksine sinsice sırıtmıyor, en az benim kadar üzgün ve bitap düşmüş görünüyordu.Ona hesap sormak, boğazına sarılmak, vurmak, kırmak, hiçbiri olmasa bile en azından bağırmak istiyordum.Bunu yapmaya da yeltenmiştim ama maalesef bir tanesini bile yapamayacak kadar yorgundum. Köşedeki polise bile seslenip onu tutuklatamayacak kadar yorgundum.Kendimi bir bitki gibi hissediyordum.Canlıydım ama tek bir kıpırtı emaresi bile göstermiyordum.Sessizce sadece onu izledim.

"Kusursuz bir plan yapmıştım.Orada olması gereken kişi sendin.Hayatımızdan çıkıp gidecektin.Sense gitmek yerine bana oyun oynamayı seçtin.Bugüne kadar bana karşı bir oyunu bile kazanamazken kendi aklınca plan yapıp bana karşı geldin!Sonucunu görüyorsun değil mi?İkimizden biri orada olması gerekirdi ama sen oraya Serhan'ı ittin.Ölümün kıyısına onu sen gönderdin!"

Konuşması fısıltıyla karışık ama yine de öfkeliydi.Zaten başımıza ne geldiyse onun histerikli bitmek tükenmek bilmeyen hırsları ve öfkesi yüzünden gelmişti.Dudaklarımı kıpırdatmayı başarabildiğimde sadece birkaç kelime söyleyebildim.

"Ben değildim, Yasemin."

Onu üzen ben değildim; onu utandıracak şeyler yapan ben değildim; hayatını alt üst eden ben değildim; onu kandıran, aldatan, hayatına yalanlarla giren, binbir türlü oyun oynayıp ölümün kıyısına gönderen ben değildim.Sendin, Yasemin! Demek istemiştim.O da bunu biliyordu.Bunun öylesine farkındaydı ki son anında suçu üstüne yıkacak birini arıyordu.Ama kimse böylesi bir kötülüğü sahiplenemezdi, bir tek...Kötülüğün sahibi dışında.Başını uzun bir süre sallayıp yeri izledi.Kendi içinde kendi kendine bir hesaplaşma yaşıyor, bir şeyler soruyor ve kendi kafasından kendi kendine cevaplar veriyordu.Ne düşündüğünü en azından sesli bir şekilde söyleseydi onu anlayabilirdim ama şimdi bu derin karanlıkta aklından geçenleri anlamak mümkün görünmüyordu zaten onu anlamak gibi bir çabam da yoktu.Başını son kez sallayıp iç hesaplaşmasını bitirdiğinde elini cebine götürüp buruşmuş, katlı bir kağıt çıkardı.Onu elime tutuşturup kendince bir şeyler anlattı.

Hayatı YalanWhere stories live. Discover now