Bölüm 29

1.4K 65 32
                                    


Duyduğumuz şeyle hepimiz donup Eylül'e bakakalmıştık.Hepimiz aklında tek bir soru vardı.Yasemin yaşıyor mu?Serhan sonunda şoktan çıkabildiğinde kızını kollarından nazikçe tutarak sordu.

"Ne zaman?Ne zaman konuştun annenle?"

Babası Eylül'ün sakinliğini yansıtarak sorusunun cevabını almaya çalışıyordu ama zaman geçtikte gerginliği görülebilir bir hal almaya başlamıştı.Kız, bunu fark etmeden önce gözlerini yukarı dikip biraz düşündükten sonra babasının merakını dindirerek cevapladı.

"Yani şimdi...Saat olarak hatırlamıyorum ama...Candan abla buradaydı, işte.O zaman konuştum."

Eylül kardeşinin olacağını evdekilerden duymuştu.Haberi zaten çok önceden biliyordu ve muhtemelen kardeşini benimle konuşmadan çok önce kabul etmişti, sadece benden biraz güven almak istemişti.Candan buradayken diyorsa da...Bu konuşma zehirlenme öncesine ait olabilirdi.Gerçi sonrasına da ait olabilirdi.Sonuçta söz konusu Yasemin'di.Bizi kandırıp yoluna devam etmiş olması şaşırtıcı gelmezdi.Acaba bu kadar delirmiş olabilir miydi?Yani kendi için sahte bir ölüm hazırlayacak kadar...Bu kadar çıldırmış mıydı gerçekten de?Eylül konuşmasını bitirdikten sonra Serhan ona hiçbir şey söylemeden Deren'le yukarı gönderip birkaç arama yaptı.O da Eylül'ün anlattıklarından şüphelenmişti.Doğru olanı bulmaya çalışıyor, Yasemin'in kafasına girip amacını anlamaya gayret ediyordu.Sonunda koltuğa oturup pes etti.

"Kendisi ortalarda yok.Bu yaşadığını gösterirdi eğer birileri onu kaçıran arabadan silah sesini duymasaydı."

Cesedinin bulunamaması bizim için büyük bir soru işaretiydi ama sonuçta birileri silah sesini duymuştu.Bu birileri, Yasemin'in tuttuğu birileri olabilir miydi?Olabileceğim en şüpheci tavrımı takınıp kaşlarımı çattım.

"Kaçıracaklarsa o anda neden ateş etsinler ki?Neden onun işini bitirdikten sonra geri bırakmasınlar.Silah sesini duyanların yalan söylemediklerini nereden biliyoruz?"

Serhan sesli bir nefes verip arkasına yaslandı.Eski karısının ona yaşattığı bu güvensizlikten ve şüphecilikten sıkılmıştı.

"Tedaviyi reddetmiş ama evde kalmaya devam etmiş.Orada çok güvendiğim yardımcılardan birkaçı yanında kalıyorlardı.Onlar duymuş.Yalan söylemezler, bundan eminim.Sadık insanlardır.Belki de silah onlara direnirken patladı.Belki önce sakatladı sonra...Of, bilemiyorum!"

Ona göre Candan da sadık bir insandı ama herkesten beter çıkmış ve beni hamile halimle zehirlemişti.Eğer o yardımcılar da öyle biriyse Yasemin ölmemiş olabilirdi.Bu düşünce benim uykusuz kalmam için yeter de artardı bile.

"Serhan acaba Yasemin bize büyük prodüksiyonlu bir oyun oynuyor olabilir mi?"

Adam olduğu yerde toparlandı.Onun sadık dediği insanlara karşı takındığım bu tavır gözüne rahatsız edici gelmişti.Ayağa kalkıp ciddileşti.Eski hallerini andıran bu görüntüsü beni incitmişti.

"Sana güvendiğim insanlar olduğunu söyledim.Onun yaşamasını istiyorsun ama...Vazgeç, Aslı!Yasemin berbat bir şekilde gitti, bir daha gelmeyecek!Konuyu daha fazla uzatmanın alemi yok, burada kapatalım; bitsin!"

Serhan üzüntülü, stresli ve kırgındı.Hayatının sırtına yüklediklerine, koca bir yük daha bırakılmış da ayakta kalması gerekiyormuş gibi hissediyordu.Yorgunluğunun üstüne gelen bu yükler onun için çok fazlaydı.Yüklerinin bir kısmını almaya çalışsam da yenileri onu buluyor ve daha ağırı üstüne biniyordu.Yas tutmak istediğini fark ederek susup, sinirli sinirli yukarı çıkışını izledim.Bir süre nereye gideceğine karar veremeyerek üst katta kalmıştı.Sonunda kızının yanına gidip orada kalmaya karar verdi.Ben de salondakilere bir şey söylemeden yukarı çıkarak odama geçtim.Odam...Yani Yasemin'in eski odası...Evde pek çok şey değişmesine rağmen bu odaya dokunulmamıştı.Aysun buraya dokunmaktan muhtemelen korkmuş, olur da Yasemin Serhan'ın aklını çelip gelirse onunla uğraşmamak için bu odayı olduğu gibi bırakmıştı.Geniş dolabı açıp içindekilere baktım.Tedavi için giderken Yasemin yanına pek de fazla eşya almamıştı.Sanki yarım kalacağını biliyor gibi, öleceğini biliyor gibi gitmişti.Eşyalarının hemen hepsi dolabındaydı.Yan tarafa bakıp şoförün bıraktığı valizlerimi izledim.İçindekilerin durması gereken yer orası değildi ama yine de Yasemin'in eşyalarını bir kenara atıp yerleşmek şu an için pek de mantıklı gelmemişti.Valizi yatırarak içinden birkaç eşya aldım ve tekrardan kapatarak eski yerine koydum.Bu oda Yasemin'e aitti, bu dolap da öyle...Onun dolabı benim kıyafetlerimi kabul etmezdi.Onun odası beni istemezdi.Çünkü her yerde onun dokunuşu, onun kokusu, onun anıları vardı.Önceden geldiğimde buraya Yasemin olarak gelmiştim ama şimdi Aslı olarak bu odada istenmiyor gibiydim.Başımı çevirip etrafı inceledim.Onun dolapları, onun makyaj masası, onun malzemeleri, onun aldığı tablolar, onun seçtiği biblolar, onun yatağı, onun nevresimi, onun komodini...Onun, onun, onun...Yatağa oturmaya bile çekindiğimden yere oturup sırtımı yatağa yasladım.Onun anısının bu kadar çok olduğu bir yerde nasıl yaşardım, buraya gelirken bunu hiç düşünmemiştim.Onun öleceğini ve böylesi acı bir gerçekle yüzleşeceğimi hiç düşünmemiştim.Gözlerimi kapayıp açtıktan sonra yan taraftaki komodine bakıp biraz da orayı izledim.Orada onun ne çok parmak izi vardır.Oraya kim bilir kaç sırrını saklayıp sonra almıştır.Kim bilir kaç sır kaç gizem...Anılarımdan ayrıyken en kıymetli sırlarımı sakladığım yere bakıp derin bir iç geçirdim.Bu çekmeceyi ben de çok severdim öyle ki anılarımdan yoksun olduğum sıralarda en değerli sırlarımı buraya saklamıştım.O an bir şey hatırladım.Evden ayrılırken ve ayrılıktan sonra da aklıma gelmeyen bir şey...Günlüğümü hatırlayıp olduğum yerde diz üstü durarak çekmeceyi açtım.Üst tarafına şarj aleti, birkaç ilaç kutusu konulmuş olsa da oradaydı, işte.Hafızamın tertemiz olduğu ve Yasemin'i anlamaya çalıştığım zamanların en büyük şahidi elimdeydi.Ona dokunup suni derinin dalgalı dokusunu hissederek geçmişe kısa bir yolculuk yaptıktan sonra gözlerimi yana çevirip aklıma gelen soru işaretiyle içimi kemirmeye başladım.Yasemin buraya, bu eve gelmiş ve bu odaya girmişti.Peki çekmeceyi açmış olabilir miydi?Yazdıklarımı görmüş, Serhan'a hissettiklerimi okumuş muydu?Okuduysa ne düşünmüştü?Defter sıradan, mavi bir defterdi.Dikkatini, açmasına yetecek kadar çekebilir miydi?Sorularıma bir soru işareti daha ekleyerek başımı iki yana savurdum ve yazdıklarımın unuttuğum kısımlarına bir de hafızam dolu bir şekilde bakarak okumak istedim.İlk sayfalardaki...Ve diğer tüm sayfadaki duygularımı, içimdeki boşluk hissini ve yavaş yavaş yeşeren sevgimi net bir şekilde hatırlıyordum ama yazdıklarım...Bana neredeyse yabancı birinin defteri gibiydi.Bu aslında sevinilecek bir şeydi çünkü hafızamdaki boşluk dolmuştu ve olmaktan korktuğum kişi çıkmamıştım.Bu şekilde düşünen ve kötü biri olmaktan bu kadar çok korkan biri başka ne isteyebilirdi ki?Yüzümde Yasemin olmamamın verdiği keyif ve onun ölmüş olduğunu hatırlatan acı dolu bir gülümseme belirmişti.Son sayfayı açtığımda yüzümdeki buruk gülümse silinip yerini korku dolu gözler ve derin bir iç acısı almıştı.Yazı...Defterin hemen köşesinde, büyük ve italik harflerle...

Hayatı YalanWhere stories live. Discover now