Bölüm 3

2.4K 104 87
                                    

"Serhan, Eylül neden bana sarılmadı?Bana hep böyle mi yapar yoksa uzak kaldığımız için mi böyle tepki veriyor?"

Serhan gözlerini etrafta çevirip daha önce gerçekleri alıştıra alıştıra söylediğinde yaptığı hareketleri yapmaya koyuldu.Sonunda beni geçiştirmeye karar vererek yuvarlak bir cevabı ortaya attı ve merdivenlere yöneldi.

"Çocuk, işte.Neye tepki verdiğini bilemiyorsun."

Cevabı beni hiçbir şekilde tatmin etmemiş aksine daha da şüphelendirmişti.Hangi çocuk günlerdir görmediği annesine bu kadar sert ve umursamaz tepki verebilirdi?Dünyadaki en güzel şeydi anne sevgisi.Mümkün olduğunca kimse de bundan mahrum kalmamalıydı.

"Sen git.Ben bir şeye bakıp geleceğim."

O, aşağı inerken ben de odamıza yönelip onun gidişini bekledim.Madem bana cevap vermeyecekti, ben de konuyu kaynağından öğrenirdim.Koridorun sonuna gidip küçük kızın odasının kapısını tıklattım."Gir." sesiyle içeri girdikten sonra pembe masasında ödev yapan kızın yanına yaklaşıp küçük taburelerinden birine oturdum.

"Eylülcüğüm.Bak ben geldim.Küçük bir kaza geçirdiğim için yanına gelememiştim.Günlerce ayrı kaldık seninle.Arayamadığım için özür dilerim."

Çocuk yüzünü defterden ayırmadan birkaç karalama daha yapıp bana döndü.İşte, şimdi benimle ilgilenmeye başlamıştı.

"Alnın acıyor mu?"

Olması gereken çocuk işte buydu.Yüzü hâlâ sertti, belki de bu babasından aldığı genetik bir şeydi.

"Biraz acıyor ama belki sen öpersen geçer."

Küçük kız kaşlarını çatıp bir büyükmüşçesine benimle derdini tane tane anlattı.

"Ben bir keresinde başımı çarpmıştım.Acımıştı.Sen de bana 'Ne olmasını bekliyordun, dikkat etseydin!' demiştin.O yüzden dikkat etseydin seninki de acımazdı.Şimdi acıyorsa, acısın!Dizlerin de ağrıyor mu?Ben düştüğümde 'Kendi düşen ağlamaz!' demiştin ben de azıcık ağlamıştım.Sen de kendin düştüysen ağlama.Biraz ağrır sonra geçer, bana öyle olmuştu.Peki kolun sızlıyor mu?Bana kızdığında kolumu tutarken benim sızlıyor ama sonra geçiyor.Sen benim iyileşmem için beni hiç öpmedin, ben de şimdi seni öpmeyeceğim."

Eylül'e olan sevgim hatıralarımın da ötesinde Serhan'a duyduğum aşkla beraber derinlerde bir yerlerde gizlenmişti.Ama kız çocuğunun kurduğu bu cümleler o derin yerlere iğnelerle, kazmalarla, küreklerle içime işlemiş; kalbimi altüst çevirip darma duman etmişti.Bu kadın...Serhan'ın nefret ettiği, kızının sevmediği bu kadın gerçekten de ben miydim?Ben nasıl bu kadar sorumsuz, duygulardan bihaber, kötü bir anne, kötü bir insan olabilirdim?Böyle biri olmak için gösterdiğim çabayı hiç mi birilerini, en azından küçük bir çocuğu mutlu etmek için kullanmamıştım?Hafızamın derinliklerinde bu kadar kötü biri mi yatıyordu, sahiden de?Dersine dönen çocuğun dikkatini dağıtmadan dolu gözlerimle dışarı çıkıp kapıyı kapatana kadar dayanmayı denedim.Kapıyı çektiğimde daha fazla dayanamayıp göz yaşlarımı gitmek istedikleri yere bırakıp ağır adımlarla kendi odama doğru ilerledim.İçeri girmek üzereyken az önce merdivenlerden muhtemelen beni bulmak için çıkan Serhan'la göz göze gelmiştim.Benim ağladığımı gördüğünde yüzünün şekli değişmiş ve peşimden gelmek istemişti.Kendimi çabucak odadaki banyoya atıp kapıyı arkamdan kilitledim.Lavaboya yaslanıp göz yaşlarımın rimelimi dağıtışını izlerken kapının ardından Serhan'ın sesini duymak istemesem de gelen sesini dinliyordum işte.

"Yasemin!Ne oldu, neyin var söyle bana?Yasemin açar mısın kapıyı?Konuş benimle!Eylül mü üzdü seni?Yasemin bak aç şu kapıyı, kıracağım yoksa!Yasemin!"

Hayatı YalanWhere stories live. Discover now