"Biliyor musun bu nehirde insan kılığında canavarların yaşadığından söz ediliyor. Seçtiği kurbanlarının kötü anlarında tıpkı pusu kurar gibi sudan çıkar, o günlerini hayatlarının en kötü günü gibi düşünmelerini sağlarmış. Ona karşı güçsüz düştüğün a...
Yorumlarınızı kocaman bir heyecanla bekliyorum. Siz yorum yaptıkça daha çok yazasım geliyor. 🥺❤️
Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.
Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açmıştım. En uzun uykumdu sanırım bu. Kabuslarımla arada uyanıp durmamı saymazsak tabii ki.
"Uyandın mı?"
Başımı tersten Changbin'e çevirmiştim. Bacağından kalkıp başımı aşağı yukarı salladım.
"Okula gitmemiz gerek."
Kanepeden kalkıp lavaboya ilerlemiştim.
"Sen git ben bugün gelmeyeceğim. Birde o malların beyinleriyle uğraşamam."
Başını aşağı yukarı salladı.
"Ben gidiyorum o halde."
Aklıma gelen şeyle duraksamıştım.
"Changbin..."
Başını bana çevirdi. Beklenti dolu bakışlarla bakıyordu.
"Ben birinin zihnini okuyamadığımı fark ettim."
Kaşlarını çatıp yanıma gelmişti hemen.
"Ciddi misin? Bugüne kadar hiç böyle bir şey olmamıştı."
Dudaklarımı birbirine bastırıp yüzüne çıkarmıştım bakışlarımı.
"Hwang Hyunjin'di üstelik."
"Çıkar yakında kokusu. Takma kafana."
Mırıldanıp onu onaylamıştım.
"Ben gidiyorum. Mesajlarıma ve aramalarıma cevap vermeyi unutma."
Umursamadan banyoya girmiştim. Hızlıca bir duş almış morarmış göz altlarıma bakmıştım aynadan. Dudağım patlamış elmacık kemiğim morarmıştı üstelik. Dün gece her zamanki gibi korkunçtu.
Beni bu dünyadan götürmekti amaçları. Lanetliydim dediğim gibi. Bu zihin okuma da lanetin bir parçasıydı. Onlar olmadığında insanların zihinleri işkence çekmemi sağlıyordu onlar yerine.
Bu laneti bozmanın bir yolu olup olmadığını bile bilmiyordum. Sadece yaşam ve ölümün arasında cehennemime dönüşmüş hayatımı yaşamaya çalışıyordum.
Banyodan çıkıp dolabımdan bir kazak ve pantolon çıkarmış saçlarımı kurutmuştum. Dışarı çıkacak olmasam umrumda bile olmazdı.
Montumu kollarımdan geçirip anahtarımı ve telefonumu almıştım. Ayakkabılarımı ayakkabılıktan çıkarıp kapının önüne bırakmış giyip çıkmıştım evden.
Şapkamı başıma iyice yapıştırmıştım. İnsanların düşünceleri beynimde sanki birbirleriyle çarpışıp savaş yapıyorlardı.
Kulaklığımı kulağıma takarak müziğin sesini açmıştım. Sesler yok olmuyordu ama en azından başka bir şey düşünmeye çalışıyordum.