"Biliyor musun bu nehirde insan kılığında canavarların yaşadığından söz ediliyor. Seçtiği kurbanlarının kötü anlarında tıpkı pusu kurar gibi sudan çıkar, o günlerini hayatlarının en kötü günü gibi düşünmelerini sağlarmış. Ona karşı güçsüz düştüğün a...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Bulduğun şeyleri Hyunjin'le yolla. Akşama kadar durabileceğimi sanmıyorum."
Direksiyonu elimle sıkıyor, bir yandan Yeonjun'la konuşuyordum.
"Otel sıkıntı değil mi? Daha gizli bir yer bulsaydın keşke."
Gülümsemiştim.
"Merkezin başından beri haberi var olan bitenden Yeonjun. Aptal değiller, yalnızca ben aptalı oynayıp oyaladım onları. Adım atmalarını istiyorum artık."
"Noona..."
Mırıldanmıştım devam etmesi için.
"Kaos başlatmak istiyorsun öyle değil mi?"
Yan bir tebessüm oluşmuştu yüzümde.
"Fırtına dinmeden güneşli bir gün yaşayamazsın öyle değil mi? Fırtınanın son noktasına kadar yükselip sönmesini istiyorum artık."
Sessizleşmişti.
"Jisung belgeler de önemli şeyler bulduğunu söyledi ama hiçbirimize bahsetmedi. İlk senin görmeni istedi."
Mırıldanmıştım.
"Daha sonra döneceğim sana. Otele vardım."
Otelin arka sokağına park edip kontağı kapatmıştım.
"Olacaklardan korkmalı mıyım noona?"
"Korkma. Sizin zarar görmenize ölsem izin vermem."
Derin bir iç çekiş sesi duyulmuştu arabada.
"Korktuğum da bu ya. Neyse, ne kadar konuşsam bir işe yaramayacak biliyorum artık. O yüzden dikkatli ol."
Gülümsemiştim.
"Görüşürüz Junnie."
"Görüşürüz noona."
Aramayı sonlandırıp yanımdaki çantamı almış saçlarımı omzuma atıp merkezin benim için ayarladığı kimliğin rolüne girmiştim.
Topuklu ayakkabımın asfaltla buluşmasıyla çıkan ses hoşuma gitmiş gülümsemiştim. Rusya'yı hatırlatmıştı bu bana.
O şekilde büyük bir göreve çıkmayalı uzun zaman olmuştu.
Gözlüğümü takmış, arabanın kapısını kapatmıştım.
Hyunjin beni lobide bekleyecekti.
Otelin önüne doğru ilerlemiştim adımlarımdan emin şekilde.
