18 - Piknik

13K 719 346
                                    

Playlist: Bruno Mars - It Will Rain

Adele - Someone Like You

Christina Aguilera - Mi Refloja

Multimedya: Nisa ve Seyhun

*

Merhaba. Geçen bölümü yayınladığm sırada, @ItsLimos hikayemizi kendi 'keşfedilmemiş hikayeler' kitabında tanıtmış ve enfes yorumlar yapmış. Yürekten teşekkür ediyorum ^^

_________________________

Gideni geri getiren sihirli bir formül yoktu. Karşılıksız duyguların merhemi yoktu zamandan başka. Zaman geçecekti, silmese de örtecekti yarayı, kabuk bağlayacaktı, acısını, hüznünü geçiştirecekti. Her insanın kalbi bir kilitti, sadece tek bir anahtara sahip. Milyonlarca farklı anahtar, milyonlarca farklı kilit vardı ama birbirine uyan sadece bir çift kalpti. Kalbinin anahtarı, O'nun kilidine uymuyorsa açamazdın kalbini, göremezdin gizli hazinelerini. Ne hırçın tokmakların, ne çaresiz haykırışların yararı yoktu. Beklerdin, ağlardın, isyan eder sonra anlardın, mecburi bir kabullenmişlikle eli boş dönerdin içeri alınmadığın kapıdan. Zamanın iyileştirdiği şey yaralar değildi aslında, zihnimize oynadığı oyundu. Kullanılmayan her veri kaldırılırdı aktif hafızadan, çatı katında unutulmuş eşyalar gibi tozlanırdı geçmişiniz zihnin en kuytu köşelerinde. Hayat buydu, iyiyi kucaklayıp can yakan herşeyi görmezden gelmek, salıvermek hüzünleri; daha güzel anılar için acıyı toprağa gömmek. Çünkü siz ne kadar takılıp kalsanız da bir âna, hayat bir o kadar umursamazdı, hiç umudu kırılmamış, hiç düşmemiş bir çocuk heyecanıyla koşardı yarına.

Yatağımda, tavandaki üç beş fosforlu yıldızın sönmeye yüz tutmuş sahte ışığını seyrederken, yanımın fısıldadığı gerçeklerdi bunlar. Kalbimin gerçeği ise onu hala merak ettiğimdi, hala görmek istediğim, hala cevap beklediğim hatta hayalperestçe dönmesini dilediğim. Mantığım bu uzak ihtimali saf dışı bırakmak istiyordu, kalbimse inadına sarılıyordu yokluğuna.

"Özür dilerim" Başımı çevirip pencereden vuran loş ışıkta, yan yataktaki ablama baktım. "Seni teselli ettiğimi sanırken söylediklerim... Hiç birinin bir etkisi yok değil mi?" Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Bu kadar acıtacağını tahmin etmezdim Nisa. Umut etmek, beklemek zordu ama reddedilmek..." durup bir süre öylece boşluğa baktı. Yüreğindeki kırıkları toplamak zaman alacaktı. Aynı anda, aynı acıyı çekiyorduk ama hangimiz için daha ağırdı emin değildim. Ben Kağan'la birlikteydim, onunla vakit geçirmiş umuduma neşeme ortak etmiştim, şimdi en çok yakan yaşananların samimiyetiydi. Oysa ablam yıllarca yan yana olup uzak durmuştu, asla sahip olamamıştı, karşılık bulamamıştı sevgisine ve başlamadan bitmişti işte. Anıları silmek mi daha zordu yoksa yaşanmayan güzelliklere ağlamak mı? Ben hiç yaşamamış olmasını tercih ederdim, onu hiç görmemeyi, o gün Akyokuşta o kızla öpüşürken, elinde çiçeklerle mahzun özür dilerken, beni dansa kaldırırken, yüzüme gülümserken, sarılırken, konuşurken... hepsini silmek isterdim geçmişin sayfalarından.

"İnan bana, bu en az acıtanı" dedim içimdekileri dile dökerek.

"O da bana aynısını söyledi"

"Öyle mi?" meraklı bakışlarımla ablamı dinlerken devam etti "Sana bunu yaşatamam dedi"

Yatağımdan kalkıp ablamın yatağına gittim ve ona sıkıca sarıldım. "En azından dürüst ha?" çatallaşan sesiyle ağlamakla gülmek arasında bir tınıyla söylemişti.

"En azından dürüst" dedim çaresizce onu onaylarken. "Şimdi ne yapacaksın?" Bir kaç saniye sessiz kaldı. Ona sardığım kollarımdan sıyrılarak sırtını yatağın başlığını dayadığında, ben de yanında aynısını yaptım. "Hayatıma devam edeceğim"

MAATTEESSÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin