24 -Kahve-

11.5K 861 485
                                    

Whatsap grubumuzdaki neşeli okurlara teşekkürler. Bölüm detaylarını en kısa sürede Facebook sayfasına eklerim.

*

Playlist: Pink - Give Me a Reason

Feryat Göçer - Sarıl bana

Multimedya: Son sahne

_________________

Gözlerimi aydınlığa açtığımda basık tavanla karşılaştım. Nerede olduğumu anlamak için harcadığım bir kaç saniyede etrafı gözlerimle taradım ve yazlıktaki odamda olduğumun farkına vardım. Dün gece ne olduğunu jet hızıyla aklımdan geçirince, Seyhun'un kollarında uyuyakaldığımı anladım. Beni buraya taşımış olmalıydı. Bu yüzümde küçük bir gülümsemeye sebep oldu. Tamam, kocaman bir gülümseme.

Aslında gerçekten uykuyla ilgili sorunlarım vardı. Yorgunluktan öldüğüm zamanlar bile uyumam çok zaman alırdı. Kulaklık kulağında müzik dinlerken, ya da televizyon karşısında bir kanepeye uzanıp gözlerini kapattığı an uyuyabilen insanlara hep gıpta etmişimdir. Nasıl başardıklarını çok merak ederim. Çünkü ben hiç bir zaman o kadar kolay uyuyamam. Ancak görünen o ki, dün gece bu sorunu yaşamamıştım.

Yatakta doğrulup ellerimi pikenin üstünden önümde birleştirdim. Uyku bilinçsizliğin en çekilir haliydi. Saatlerce deliksiz, dertsiz uyuyabilmek en büyük hayalimdi. Seyhun'un kollarında böyle huzurlu olacaksam, o kollardan hiç ayrılmamayı dilerdim. Seyhun'la bir geleceğimiz olur muydu? Gece onunla uyuyup, onunla uyandığım bir hayat olabilir miydi? Her günü beraber geçirirdik, şimdi hayalini kurduğumuz güzel şeyleri gerçekten yapardık. Sevgili şakalarımız oyun olmaktan çıkardı. Birbirimize aşkla seni seviyorum derdik. Der miydik? Belki..

Bunları düşündükçe yine içimde çocuksu bir heyecan hissettim. Gülüşüm kulaklarıma vardı. İçimden koşmak geliyordu, uçmak bağırmak haykırmak.. Seyhun.. Ona karşı ne hissettiğimi artık gerçekten bilmiyordum. Sadece yanımda olsun istiyordum, daima.

Dün gece üstümden çıkarılmamış kıyafetlerle, neşeyle odadan çıkarak merdivenleri ikişer ikişer indim.

Merdivenlerin bitişinden sola döndüğümde, mutfak masasında Hakan abim ve kızları gördüm. Ablamsa ocaktan çay alıyordu.

"Günaydın Nisa, geç sofraya"

"Günaydın, diğerleri nerede?" Gözümün aradığı tek kişi nerede?

"Seyhun işe giderken oğlanları götürdü, kahvaltıdan sonra sizi ben bırakacağım"

"Tamam" sönen neşemle sofraya oturdum, açlıktan midem kazınmasına rağmen iştahım yoktu. Seyhun'la kahvaltı yapmak isterdim ama gitmişti, yetmezmiş gibi sofrada haşlanmış yumurta vardı, en sevmediğimden. Nimete laf söylenmez. Sema'nın uyarısı üzerine manevi ellerimi göğe kaldırdım Affet Allah'ım, sadece benim damak tadıma uymuyor.

"Kolun nasıl? Rahatsızlığın var mı?" ablam bana da bir bardak çay doldurmuş, önüme bırakıyordu.

"Yok iyiyim. Unuttum bile" ablamın sorusu üzerine hırkamı dirseğimin üzerine kadar sıyırarak, dirseğime baktım. Tam kemiğin üzerindeki şişlik ve ortasındaki geniş delik duruyordu. Hafifçe kaşıdım, dün içimde kaynayan volkana, uğuldayan kulaklarıma rağmen hiç yaşanmamış gibiydi. Normalde herşeyi abartmaya ve sızlanmaya meyilli olsam da, şu an aklımdakilerden ona sıra gelmemişti.

Kahvaltıdan sonra eşyaları topladık, ablam elektronik aletlerin fişlerini çekerken, Hakan abim sigorta ve suyu kapattı. Daha alışamadan gidiyorduk.

"Keşke bir kaç gün kalsaydık" kapıyı kilitleyen ablama mahzun gözlerle baktım. Gözüm ilerideki salıncağa takıldığında onu asla unutmayacağıma dair söz verdim.

MAATTEESSÜFOn viuen les histories. Descobreix ara