36 -Kabussaran-

13.2K 784 1.4K
                                    

"En çok ben yanıyorum, beni de anla"
____________
Playlist: Onur Aydın - Aşkın gözü kör mü acaba? (Sözleri çok uyumlu)

Yalın - Keşke
Yalın - Ki Sen
Gripin - Sustukların Büyür İçinde (Son sahne)
_____________

Gözümün önünde koşturan insanlar aynıydı, havanın sıcaklığı aynıydı, edebiyatın tanımı, matematiğin işlemleri, dünyanın dönme hızı aynıydı.. Bir çocuk annesinin elinden tutarak büfenin gösterişli şekerleri için ağlıyordu, bir adam yüklendiği birkaç valizle yürümeye çalışıyordu, iki sevgili birbirine sıkı sıkı sarılmış, vedalaşıyordu. Herkesin derdi, telaşı, işi vardı. Her şey aynıydı hayatta ama bir o kadar farklıydı. Retinasi zarar görmüş bir göz gibiydi şimdi kalbim. Görünüşte fark eden hiç bir değişiklik yoktu, oysa tüm güzellikleri silip süpürmüştü farkına vardıklarım. Hayat sevincimi alıp sürüklemişti hüznün kıyılarına.

Uçakta yan yana oturmuştuk ama hiç bir anlam ifade etmemişti. Şimdi önümden valizleri taşıyarak ilerlemesi de anlamsızdı. Hislerim öyle kırılmış öyle savrulmuştu ki, arkasına sığınacak tek kelime bulamıyordum. Son sözü gereksiz kılmıştı zaten dudaklarıma dolan tüm cümleleri.

Eve döndüğümüzde pizza sipariş etti. Tek bir kelime etmeden yedik, tek bir konuşma olmadan boş kutuyu ve bardakları toparladı. Şu an burda olmak rahatsız ediciydi, hala onun yanında, onun evinde olmak. Havaalanından indiğim gibi Konya'ya dönmek istiyordum oysa gece olduğu için hiç bir şey söylememiştim. Bu saatte, tek başıma gidemezdim.

Zihnimdeki konuşma kalabalıklaştıkça dilimin lal hali artardı. Böyleydim ben, söyleyecek o kadar şey olduğu içindi suskunluğum. Ve söyleyecek hiç bir şey yoktu aslında. Zihnimin odaklandığı tek bir gerçek vardı, gidecektim. Yarın bu şehirden de bu hayattan da Seyhun'dan da gidecektim. Ama bunu dile getirmek de, diğer cümleler kadar gereksizdi.

Valizden çıkardığım tunikle taytımı giyerken ve dişlerimi fırçalarken banyoda fazladan oyalanmıştım ki döndüğümde salondan çıkmış olmasını, yatmış olmasını diliyordum. Salona girdiğimde hala kanepede oturuyordu. Düzgün oturuşuyla televizyon izliyor gibi gözükse de ela gözleri boşluğa bakıyordu. İki elini aralık duran bacaklarına dayamıştı.

Huzursuzca koltuğun diğer kenarına geçerken, bir an önce içeri gitmesini ve beni yalnız bırakmasını umuyordum. Birbirimiz dışında her yere bakarken ortam fazlaca huzursuzdu. Arada birbirine değen bakışlarımıza rağmen söylemek istediğim şeyi geri yutuyordum. Gideceğimi söylemeyecektim. Yarın çekip giderdim. Henüz burda hiç bir yer bilmiyordum ama garı bulmak zor olmasa gerekti, birilerine sorardım. Evet, beni yakmak isteyen birine muhtaç olmaktansa kendi yolumu bulurdum. Aklımdaki konuşmalarla gözüm duvardaki tabloya takıldığında, aldığım hediyeler geldi aklıma, onların parasını ödeyemezdim, kalsındı iki kıyafetimi toplar giderdim. Zihnim bin türlü yapılacağı peş peşe sıralarken başımın ağrısıyla ofladım.

Elimi enseme götürüp, ağrıyı azaltmasını umarak saç diplerimi ovaladım. Seyhun'un beni izlediğini fark ettiğimde gözlerimiz tekrar birleşti. Bakıyor ancak bir şey söylemiyordu. Ne diyebilirdi ki? Söyleyeceğini söylemişti. Sen yanmak istedin, şimdi yanacaksın. Yüreğime balyoz gibi inen bu cümle kan revan içinde bırakmıştı her yeri.

Sırtını kanepeye yaslayarak gözlerini kapattı. Yüzüne bakarken bana bu kadar yakın, böylesi tanıdık siması artık aynı derecede uzak ve soğuk gelmişti. Mantığım ne kadar onaylarsa onaylasın kalbim kabul edemiyordu sözlerini. Benim canımı yakmayı nasıl dilerdi ki? O Seyhun'du. Ben onda şefkati, merhameti, anlayış ve samimiyeti öyle içten hissetmiştim ki. Gözlerim dolduğunda başımı yana çevirdim ve ağlamamak için iç çektim.

MAATTEESSÜFOn viuen les histories. Descobreix ara