34 -Balayı-

11.9K 694 1.1K
                                    

Playlist:
Cleopatra Stratan - Noapte Bun
Evanescence - My İmmortal
Zveri - Napitki Pokrepche (Video'da)
Majeste - Aşk Dediğin

Multimedya: Seyhun, Derya, Nisa, Özgür.
________________

"Geldiğinize göre artık gidelim" Ha?

"Siz.. Bizimle mi geliyorsunuz?" Herkes aynı anda duraksadı. Bakışlarımı kızıl saçlıdan Seyhun'a çevirirken, Derya en rahatsız edici detay olarak ortadaydı.

"Seyhun sana söylemedi mi?" Bunu soran Egemen'di.

"Aslında.. şey.." Ne diyeceğimi bilmiyordum. Cevabını almak için bakışlarım Seyhun'da sabit tuttuğumda tek kelime etmedi. Gözleri öylece açılmış Derya'ya bakarken tek yaptığı bakışlarını zemine indirmek oldu.

"Böyle bir şeyi kabul edeceğini düşünmek saçmalıktı zaten" Özgür sinirle Seyhun'a bakarken, bu durumdan rahatsız olduğu açıkça belliydi.

"Biz de yenge hanım ne kadar rahat diyorduk. Birlik-" Bu kez Egemen, Kubilay'ı susturmuştu. Düşünmeden konuştuğu belliydi. Benim gibi.

"Tamam, biz sizi yolculayalım ve-"

"Yo hayır, gelin" dedim bir anda Özgür'ün sözünü keserek. Kalbim huzursuzca sıkışırken yüzüme hafif bir tebessüm salabilmiştim. "Madem planlanmış ve herşey ayarlanmış. Benim için sorun değil, gerçekten. Anlayışlıyımdır." Zoraki tebessüm ederken derin bir nefes verdim. "Biz zaten iki gündür fazlasıyla balayı yaşadık"

Seyhun'a bakmadan giriş kısmına doğru ilerledim. Ağlama Nisa, şimdi olmaz. Beni nasıl bu kadar küçük düşürebilirdi? Ben ne sanmıştım ki, herşeyin yoluna girmeye başladığını mı? Onunla mutlu mesut bir tatil yapıp aramızın düzeleceğini mi? Tam bir aptaldım.

Uçağa ikinci binişimdi, aynı merdivenlere adım atarken ilkini düşünmemeye çalıştım. Bu kez seni düşünmeden keyfini çıkaracağım Seyhun. Acıyla titreyen kalbim bu düşünceme isyan etse de umursamamaya çalıştım. Seyhun'un benden önce oturduğu koltukta, yanına oturacağımda birden birisi önümü kesti.

"Aslında burası Derya'ya ait" Sinem'e anlamsız gözlerle bakarken elindeki kağıdı gösterdi. "Bu koltuk onun sırası"

"Ne saçmalıyorsun sen Sinem?" Özgür hoşnutsuzca Sinem'in çekilmesini beklerken araya girdim. "Yo, sorun değil. Benim yerim neresi peki?"

Sert tutmaya çalıştığım ifademle Sinem'e sorarken sesim titrediği için kendime kızdım. Seyhun orada yokmuş gibi tek bir tepki vermedi, surat asmakla meşguldü tabi beyefendi.

Hızla dönüp karşıdaki koltuğa oturdum. "Sanırım burası"

Uçak yeni kalkıyordu ama şimdiden moralim bozulmuştu, kaç saat süreceğini de bilmiyordum. Yanıma Özgür oturmuştu, onunla konuşmayı düşündüğüm her şey şu an çok uzaktı, Seyhun'a dair hiç bir şey düşünmek istemiyordum. Yan koltukta Derya ile oturuyor olması dahil.

Kaçmaya çalıştığım düşünceler daha güçlü hücum ediyordu zihnime. Keşke yanıma kitap alsaydım. Ben hiç böyle kurmamıştım ki kafamda, Seyhun'la baş başa olacağız sanıyordum. Oysa Derya'yla oturmuştu aptal. Balayına arkadaşlarıyla gitmek yetmiyormuş gibi bir de karısından ayrı oturuyordu. Ne kadar mükemmel bir çifttik böyle. Çift miydik?

Kuruntu içimi kemirgen misali yiyip bitirirken, sıkıntıdan patlamak üzereydim ki koltuğun filesine sıkıştırılmış dergiyi fark ettim. 'SkyLife'. Alıp kurcalamaya başladım. Bu derginin resimleri çok hoşuma giderdi. İngilizce-Türkçe olarak iki dilde çevirisini ayrıca severdim. Evet, uçağa binmemiştim ama yurtdışındaki akrabalarımız SkyLife getirirdi geldikçe. Dergiyi epeyce karıştırdım, ilgimi çeken yerleri okudum. Hostes'ten kalem alıp bulmacaları çözdüm, sonunda daha fazla bakabileceğim bir şey kalmadığına kanaat getirip yerine koydum. Kollarımı kaldırıp gerindim.

MAATTEESSÜFWhere stories live. Discover now