77 -Hükümsüz-

1.7K 110 73
                                    

Playlist:
Ceylan Ertem & Mabel Matiz - Kör Heves
Pera - Perişanım
Pera - Her şeyim
Zeynep B. Karataş -Odam Kireç Tutmuyor
Yalın - Devam Bize Sevişler

_____________

Hayye alas-salâh
Hayye alas-salâh

Hayye alal-felâh
Hayye alal-felâh

"Nisa,"

"Seyhuun..." Ellerimden kayıp giden adama tutunmaya çalıştım çaresizce. "Götürmeyin. Hayırr, ölmedi.. ölemez!"

Ayağa fırladığımda etrafımda beni durdurmaya çalışanlara yakardım çaresizce. "Nerde? Seyhun nerede?"

"Nisa kendine gel, lütfen" Beni teselli etmeye çalışan kollarla birlikte yere çöktüm. "Hastaneye götürelim, kurtulabilir... doktorlar... onu..." bitik halimle yalanlamaya çalıştım ellerimin arasına düşen gerçeği.

Allahü Ekber Allahü Ekber

Ellerim kulaklarıma kapadım. "Sussun, nolur dursun bu sela, okunmasın... Ölmedi o"

Hıçkırıklarım ardı ardına yükselirken çevremdekilere kulak veremiyordum. İnkar etmeye bile gücüm yetmiyordu katlettiğim bedeni... Ellerime bakıp duruyordum, onun kanı bulaşan ellerime.. O hali... Bitkin, acı içinde... Sevdiğim adamın çaresiz bakışları... Usulca kapanan ela gözleri, gözlerimin önünde öylece yığılıp kalışı kanlar içinde... Sefa gibi... Yoo... O hiç benzemezdi Sefa'ya. Gülerken, kızarken, ölürken... boğazımdan yükselen acı yakarışla elimi ağzıma kapattım. Soluklarla şişmiş yüreğim göğüs kafesimi zorluyordu. Onun gibiydi işte. Sefa gülümsemişti, o masum çocuk yüzünü son görüşümde. Seyhun ise... Yanağından süzen bir damla yaş geldi gözümün önüne. Onu ben vurmuştum. Ben...

"Ezan okunuyor. Biraz su iç, hadi"

Dudaklarıma değen suyun nemi boğazımdaki kuruluğu azalttı, güçlükle yutkundum. Biri elini uzatıp kalkmama yardım etti, beni yatağa oturttuğunu görebiliyordum, derin bir kabusun kollarından koparken başımdaki kalabalığa anlam vermeye çalıştım.

"Ne?"

"Sela okunmuyor, sakin ol, sabah ezanı bu"

Konuşanın Vildan olduğunu fark ettiğimde yaşadıklarımın gerçekliğini sorguladım. Onlara geliyordum, sokakta birileri tarafından saldırıya uğramıştım.

"Daha iyi misin?" Sorusuna karşılık, "Seyhun iyi mi?" diye sordum verdiğim derin nefesle.

"Öyle olduğunu umuyorum. Kötü bir kabus görmüş olmalısın"

Ne gördüğümü biliyordum. O kadar gerçekçiydi ki, aksini gözümle görmeden ikna olamazdım.

"Çok korkunç bir şey oldu. Ben- onu görmeliyim."

Ayaklandığımda Vildan sakince koluma dokundu.

"İmsak vakti şu an. Vasıta bulabileceğini sanmıyorum"

Zaman algımı tamamıyla kaybetmiştim. Kalp atışlarım henüz ritmini bulamamışken, durup açık olan pencereden görünen caminin ışıklarına baktım. Perde hafif rüzgarla dalgalanıyordu. İçim titredi. Okunan ezan mıydı?

"Gerçekten kabus muydu?" diye sordum, içimdeki korkuyu dizginlemeye çalışırken. Aklıma gelen her saniye beynimi deprem etkisiyle sarsıyordu. Suat'ın konuşması, tavırları, nefret ettiğim yüzü... Seyhun. Kalbimin ağrısı kendini yineledi.

"Evet, her ne gördüysen gerçek değildi sakinleş hadi"

"Ben onu gördüm Vildan, çok çok kötüydü..." ellerimle anlatmaya çalıştım içine düştüğüm çaresizliği. "Kaçırdılar beni... buraya gelmeden... Telefonuma mesaj gelmişti.." aktarmaya çalışırken zihnimde olayları sorguluyordum. Karanlık sokakta tedirginliğimi... Ağzımın kapatılıp susturuluşumu... Kızlarla bahçede çay içtiğimizi anımsadım yarım yamalak... Suat'ın iğrenç kahkahası yankılandı kulaklarımda. Eş zamanlı yaşanmış gibiydi her şey kopuk kopuktu zihnimde... Karşılığı olmayan tek şey, onu gördüğümde duyduğum sonsuz acıydı.

MAATTEESSÜFWhere stories live. Discover now