74 -Güçlü-

2.1K 117 32
                                    

Merhaba. Notu bölümden sonra da olsa dönüp okumanızı rica ederim.

Üstünden iki bayram geçti, ziyadesiyle uzun bir araydı. Öncelikle sabırla bekleyen herkese minnetimi sunarım. Bu yaz çok koşturdum, pek çok şey üst üste geldi ve kişisel yoğunluğumdan da öte Maatteessüf konusunda kaygılarım beni devam etmek konusunda zorluyor bunu itiraf etmeliyim. Finali ve finale kadar olan süreci taa önceki seneden hesaplamış olmama rağmen son bir yıldır kurgu sürünüyor gibi bir halde. Başlardaki şevkimi kaybetmemi sağlayan bir kırılma noktası oldu, bunu açıklamayacağım ancak bizi duraklatan bir kaç faktör olduğunu ve devam etmenin gerçekten zor olduğunu bilmenizi isterim. Sizleri bekletmemek için yayınevleriyle iletişime girmemiştim, basım her anlamda devam eden kurguyu aksatacaktı, buna rağmen yeni bir bölüm yazmak doğum kadar sancılı geçiyor.

Watty'e giremediğim süreçte birikmiş binlerce bildirim ve 100 e yakın mesaj var. Dönüş yapamadığım için üzgünüm, mesajları okumaya çalışacağım.

_________

Playlist:

Alekseev - Навсегда (forever)
Alekseev - Чувствую душой
Alekseev - Сберегу (Премьера клипа, 2018)

*şarkıların ilki multimedyada var, diğerlerini de ordan ilerleyerek dinleyebilirsiniz. Bölümün ruhuna uyuyorlar.
_________

-10 saat-

Annemin dizlerine uzandım; bu evden gittiğim gece olduğu gibi, bu eve geldiğim gece de ona sığındım... Aynı şefkatle okşadı saçlarımı, nasihatler sıraladı aynı olgunlukla.

"Her şey insanlar için kızım. Doğum da ölüm de... Yaşadıklarımızın bazıları bizim seçimimiz, bazıları ise bizim için seçilen kader."

Kader... Hem seçilebilen, hem karşı konulamayan... İkisi de mümkün ikisi de sınav. Seyhun'un beni sarmalayan sevgi dolu kollarıyla, bir yabancının soğuk elleri arasındaki uçurum gibi. Aşkı her hücreme işleyen adamla, her saniyesinde kendimden tiksindiğim dokunuşların aynı bedene yaşattığı apayrı hisler gibi...

Ruhumu doyuran hislerin, başka ellerde o hislere cellat olabileceğini görmüştüm. En sevdiğim duyguyu nefretle tatmıştım. ...bebeğimi... kaybetmiştim. O şerefsiz yüzünden, o piçin kollarında... Daha hayata karışamadan soluğu, canıma can katanı alıp gitmişti benden. Kaderi suçlayamıyordum. İnsanlar bu kadar kötüyken yazgıya mal edemiyordum yaşadıklarımı. Bebeğimi kaybetmek kaderdi belki ama böyle vicdansızca, böyle hunharca kayıp gitmesi ellerimden...

O bizim küçük umudumuzdu. Seyhun'la sorunlarımızı silip unutturacak minik mucizemizdi. Yeniden başlayabilmemizin anahtarıydı. Ebediyen aramıza bağ olacak en güçlü ihtimaldi.

Geçmiş beynimde kendini tekerrür ederken -önceki acılarımın aksine, zamanı geri sarmanın mümkün olmadığını bilerek izledim zihnimden akıp giden sahneleri. Olmuşu olmamış sayacak sihirli bir değneğim yoktu, olmayacaktı. Mümkün değildi artık o gün, o kapıyı hiç açmamak. Hiç karşılaşmamış olmak o adamlarla... Yahut çıkıp gitmek o evden sadece birkaç dakika önce...

Mümkün olsaydı hiç korkmamak isterdim bana dokunduğunda parmakları, kasmamak bedenimi zorlamamak... Bir şey olmayacağına inanmak isterdim; asıl amacının Seyhun'a göz dağı vermek olduğunu fark edebilmek... Şimdi bildiğim gerçeği o an da bilip rahatlayabilmek isterdim bebeğimi tutabilmek için, bana daha sıkı sarılabilsin diye düşüp gitmesin diye... Mümkün olsa Taylan'ın kanlı ellerini hiç görmemek isterdim, gözlerindeki dehşete şahit olmamak sonra. Kürtaj masasına mahkum kalmamak... Ama değildi, yaşananlar geri gelmeyecekti, gidenler kalanları avutmayacaktı. Hayali çabaların bile kurtaramacağı gerçekle, zihnimin yıkıntıları içinde boğuldum.

MAATTEESSÜFWhere stories live. Discover now