9. KAÇAK DÖVÜŞ

627 46 3
                                    



KENAN'DA BİR
SÜVEYDA

9. BÖLÜM: "KAÇAK DÖVÜŞ"


Kötülerin savaşında her iki taraf da daha kötü, daha günahkar, daha suçludur. Bu savaşta iyi olan değil, en kötü olan kazanırdı. Yumağın ucunu tuttum çekiyordum. O yumak açılıp ipin sonu gelene kadar da bu işin ucunu bırakmayacaktım. Bu hikayeyi Süveyda'ya yakışır bir sonla bitirecektim.

Şehzatların evine geldiğimde çoktan karanlık bastırmıştı bile. Beni kapıda karşılayan güvenlikçinin yanından geçip her odanın ışığı yanan eve doğru yürüdüğümde arkamdan gelen araba sesiyle de duraksayıp geriye baktım; Kenan'ın arabasıydı ve arabasının farları görüşümü engelleyip bedenimi aydınlatırken Kenan'ın sorgulayıcı bir şekilde bana baktığını güç bela görebiliyordum. Sanırım geleceğimden habersizdi.

Kendi evinden mi yoksa Feza'nın yanından mı geliyordu?

Kenan arabayı durdurup farları kapattığında gözleri hâlâ üzerimdeydi, beni baştan aşağıya süzerek arabadan inip kapıyı tek eliyle tuttu ve, "Ne işin var senin burada?" diye kızar gibi sordu.

Vücudumun tamamını yüzüne dönüp, "Dün gece Yadigâr hastalandığı için Kaya'nın yanından ayrılıp hastaneye gitmiştim," dedim donuk bir ifadeyle. "Lebriz Hanım'da bunu telafi etmek isteyip beni akşam yemeğine davet etti, akşam da burada kalacağım. Yani ben asla sizin evinizde kalmak istemiyorum. Anneni kıramadım."

Kenan duyduklarından sonra kaşlarını çatıp bakışlarını biledi ve kapıyı sertçe kapatarak bana doğru yürümeye başladı. "Dalga mı geçiyorsun benimle? Kaç defa uzak durman gerektiğini söyleyeceğim?" adımlarını durdurup karşımda dikildiğinde koluma asılıp, "İlla kafana vura vura mı anlatayım?" diye bağırdı.

"Bırak!" Kolumu çekip parmakları arasından almaya çalıştım ama ne o bıraktı ne de ben gücümü yetirdim. "Bırak diyordum, yoksa şimdi çığlığı basıp beni taciz ettiğini söyleyeceğim."

Gözlerinin ifadesi bir an olsun değişmedi, aksine kaşlarını biraz daha çattı. "Benimle savaşma," dedi. Sözleriyle, bakışlarıyla alenen tehdit ediyordu. Nefesi nefesimin tufanıyken benim için en büyük tehditti. "Yoksa ne olacağını çok iyi biliyorsun?"

Umursamadım, kolumu başarısız bir sonla çekiştirip, "Ne olurmuş?" diye sordum. "Seninle savaşırsam ne olurmuş?"

"Yenilirsin," dedi alaylı bir üslupla. "Bir daha kendine gelemezsin."

"Sen öyle san," dedim ciddiyetten ödün vermeden. "Hep kazandım, hep de kazanacağım."

Bir müddet sessiz kalmayı tercih ettiğinde gözlerime dikkatli bir şekilde baktı, bu defa uzaktan bir yabancıya bakar gibi değil, yakından tanıdık bir yüze bakar gibi bakıyordu. "Bir düşün, ilk görüştüğümüz anı. Sonra bir daha düşün, son görüştüğümüz anı." Dudaklarından dökülen kelimeler haklılığına pay biçiyordu. "Önce yanıma gelip oturan, sonra da arkana bile bakmadan yanımdan kaçan sendin."

"Karşındayım, bitmiş bir şey yok," öz güvenimin sarsılmasına izin vermeyip kendimden emin bir şekilde durmaya devam ettim. "Kendini galip ilan etmen için savaşın son bulması lazım."

"Seni arkamda bıraktığım gün zaten son bulmuştu," dedi aynı ciddiyetle histerik bir gülüş sergilerken. "Sen ikinci yenilgiyi tatmak istiyorsan ben ikinci galibiyete de hazırım."

"Üç hafta içinde seni avcumda hapsedeceğim," dedim. "Gör bak bakalım kim kime yenilmiş kim kazanmış."

Kenan sinirle koluma biraz daha asılıp konuşmak için hazırlandı ama yakınlardan, "Kenan!" diye bağıran Derviş Şehzat'ın sesi duyuldu. Kenan kolumu bıraktığı gibi ikimizin de bakışları villanın kapısına çevrildi. Lebriz Hanım ve Derviş Şehzat kapı önünde bize sorgulayıcı bir şekilde bakıyorlardı, "Ne yaptığını zannediyorsun sen?" konuşurken Derviş Şehzat, kaşlarının biraz daha çatıldığını, sesinin biraz daha yükseldiğini görebildim.

KENAN'DA BİR SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin