40. GÜNEŞTEN ATEŞ PARÇALARI

227 19 0
                                    

bölümü iki anlatıcının ağzından yazdım. italik yazı aklınızı karıştırmasın.

KENAN'DA BİR
SÜVEYDA

40. BÖLÜM: "GÜNEŞTEN ATEŞ PARÇALARI"

Yumuşak bir materyali ayağınızın altında ezerseniz onu asla kıramazsınız. Ama aynı şeyi sert bir materyal üzerinde denerseniz onu paramparça ettiğinizi görürsünüz. İnsanlar da böyledir aslında; ben yumuşak biri değildim ama aslında öyleydim de. Ben katı biri değildim ama aslında kırmızı çizgiden sonra öyleydim de. Biri üzerime bastığında ezim ezim ezildikten sonra paramparça oluyordum.

Günce'yi tam anlamıyla tanımıyordum fakat Arman'dan sonra bakışlarını asla masanın üzerinden kaldırmasa bile sık nefeslerinin dilini çok iyi biliyordum; paramparça görünüyordu, tek fark sarsılmaz bedeninin kıpırtısız görünmesiydi. Her ne kadar dışarıdan burnu havada, kendini beğenmiş ya da Güzin'in değimiyle katı biri görünse de; o da insandı, onun da duyguları vardı, o da içinde bir yerlerde bir şeyler hissediyordu.

Arman ona hiç iyi gelmemişti.

İçerinin müziği tüm salonu doldururken oradan bir koridora çıkıp sessiz sessiz adımlarla en sonda gördüğüm odaya doğru yürüyordum. Kapısı yarım açık olan odanın duvarında yazılı olan isme. Nejla.

"Bu kadar gerilmeyin canım," Arman çarpık bir gülüşle az önce yaptığını açıklamaya çalışıyordu. Günce eski yerine oturmuş, Uzay ise onun yanına; yani Zeren'le de yan yana gelmiş oluyorlardı. Arman ise Jale ve Celâl'in arasına oturmuş, Günce'nin tam karşısında duruyordu. "Yanınıza gelirken konuştuklarınızı duydum o kadar... Başka bir şey yok."

İçeriden ses duyduğum için dikkatlice kapının arkasına yerleşip içeriye bakmaya çalıştım. Ayna karşısında bir adam ve bir kadın vardı. İkisini de hemen tanımıştım. Gazinonun sahibi Kadir denen adam elleri ceplerinde masaya oturmuş, makyaj yapan Neslihan ise sandalyedeydi.

"Günce gülleri sevdiğine dair bir şey söylememişti," dedi Emir. Ve bakışları kardeşine çevrildi. "Günce..." Günce asık yüzünü kaldırıp sadece Emir'e baktı. "Tanışıyor musunuz siz?"

"Hayır tabii ki," dedi Arman.

Günce Arman'ın yüzüne bakmadan yumduğu gözlerini açtıktan sonra nefesini bırakarak, "Yalan söylüyor," diye pürüzlü bir sesle karşılık verdi.

"Ne olur şu suratsızlığını bir gece bıraksan?" uzun boylu, iri yarı, gür saçlı ve kirli sakallı bir adamdı. Yaşının otuz beş ya da kırk arası olduğunu düşünüyordum. "Sen geleli iki yıl oldu. Hep aynısın."

Neslihan makyaj yapmayı bırakıp sırtını koltuğuna, kollarını koltuğun kolları üzerine bıraktı ve başını omzu üzerinde tutarak onunla konuşmaya başladı. "Kadir abi..." aynada gördüğüm sinirli kadın, kaşlarını kaldırıp imali sesiyle karşılık verdikten sonra adamın yüzü asılmıştı. "Niye beni rahat bırakmayı dönemiyorsun?"

Rüzgarın soğukluğu değişirken, herkes meraka kapılmıştı. Ve Günce Arman'ın yüzüne asla bakmıyordu. Tabii Uzay'ın Günce ve Arman arasında mekik okuyan bakışları daha bir dikkat kesilmişti. Ve ne yazık ki dayımın hiçbir şey bilmediğini anlıyordum.

"Üniversitenin başlarından tanışıyoruz." diye devam ettiğinde Günce, Emir Arman'a ters ters baksa bile, Arman Günce'ye bakıyordu; ne söyleyeceğini merak ediyordu, hepimiz gibi. "En yakın arkadaşımın sevgilisiydi." Bakışlarını direkt Arman'a çevirdi ve öfkesinin büyüklüğünü göstermekten asla çekinmedi. "Kız bir sabah uyanınca bütün banka hesapları boşaltılmış, kulağındaki küpeye kadar alınmıştı. Değil mi?"

KENAN'DA BİR SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin