13. TEHLİKELİ TUTKULAR

651 46 13
                                    

KENAN'DA BİR
SÜVEYDA

13. BÖLÜM: "TEHLİKELİ TUTKULAR"



2 Ocak / 2019

Çıplaklığın bir sanat olduğunu düşünürdüm. Tuvale çizilmiş çıplak beden aslında bizim mahrem duygularımızdır. Tuvale her sıçrattığımız fırça darbeleri bedeni boyarken bir yandan da mahremiyetimizi örterdi.

O tuvaldeki çıplak kadın bendim, fırça darbelerini üzerime savuran da Kenan'dı. Hem çıplaklığımı gözler önüne seriyordu hem de mahremiyetimi örtüyordu. Sert fırça darbeleri canımı gerçekten acıtıyordu. Ama şu an? Hayır. Öyle bir güzel yerdeydim ki, bir düşü aratmayacak kadar sahte ve güzeldi.

Arabayı kulübenin önünde durdurmuş, el frenini çektiğinde, "Hadi in," diye yüzüme bile bakmadan bozuk sesiyle konuştu.

Yüzüne ters ters baktığımda, "Niye getirdin beni buraya?" diye kızgınca sordum. "Olay çıkardığın yetmiyormuş gibi..."

"Olay mı?" inanamayarak sordu gözleri beni bulduğunda, hâlâ çok öfkeliydi. "Sen daha olay görmemişsin."

"Ya arkadaşımdı diyorum, niye anlamıyorsun?" diye açıklama yapmaya çalıştım. "Adamın ağzını yüzünü dağıttın, gerek var mıydı buna?"

Arabadan indiğinde hemen arkasından indim. Ve ikimiz de aynı anda kapıyı sertçe kapattık. Kenan kaputun etrafından dolaşarak yanıma kadar yürüdüğünde arabanın farları attığı yumruklardan sonra kızarmış elinin yaralarını görmemi sağlıyordu. "Adam içine girmişti içine!" diye bağırdı. "Sen de buna izin vermiştin!"

"Önemli bir şey söylüyordu!" Aynı sesle bağırıp üzerine yürüdüm. "Çok kalabalıktı, müzik vardı, onu duyamıyordum diye kulağıma yaklaşıp da söyledi!"

Tam karşımda dikilip, "Onu bunu bilmem!" diye yeniden bağırdı. "Başka bir erkekle bu kadar yakınlaşmanı istemiyorum!" Yumruklarımı sıkıp konuşmak üzereyken eliyle üzerimdeki kıyafetleri gösterip, "Şu haline bak," diye konuşmama fırsat vermeden gürledi. "Giyinmeyi unutmuşsun, her yerin ortada."

"Kulübe pijamayla mı gitmemi bekliyordun?" dayanamayıp yeniden bağırdım. Çok haklı yanı varmış gibi beni daha fazla sinirlendiriyordu. "Altı üst bir kıyafet!"

"Uzatma," diye aynı öfkeyle konuşup işaret parmağını geriye doğru uzatarak arkasında bıraktığı kulübeyi gösterdi. "İçeriye gir."

"Seninle kalmak istemiyorum," dediğimde yokuş aşağıya inip ağaçlık alana doğru yürümeye başladım. Sadece gölün yanına gidip biraz oturmak ve sakinleşmek istiyordum. "Sen de biraz yalnız kal, beynine oksijen gitsin!"

"Süveyda!" Çıldırmış gibi arkamdan bağırdı. "İçeriye gir dedim sana! İkiletme beni!"

Cevap vermeyip göle doğru yürümeye devam ettim. Ona hâlâ çok kızgındım, uzun bir zamanda bu yaptığını unutmayacaktım. Herkesin içinde beni rezil etmişti; dağdan iner gibi mekan basıp adam dövmek ne ya? Hangi yıldaydık? Bunun başıma geldiğine hâlâ inanamıyordum.

Elimde titreyen telefonun yüzünü yüzüme çevirdiğimde Güzin'in mesaj attığını gördüm.

"Ben buraları hallettim, güç bela olsa bile. Kimse kimseden şikayetçi olmayacak, Allah'tan çocuğun sende gönlü vardı. Sana ve ona bir yemek randevusu ayarlayacağımı söyledim, anca o şekilde vazgeçti. Artık sen o mağara adamını bir şekilde atlatıp yarın için olan yemek randevuna katılırsın."

KENAN'DA BİR SÜVEYDAWhere stories live. Discover now