26. DÜŞÜNÜLMÜŞ PLANLAR

365 23 10
                                    


KENAN'DA BİR
SÜVEYDA

26. BÖLÜM: "DÜŞÜNÜLMÜŞ PLANLAR"






Benim yanlışlarım, senin hatalarına galip gelebilir mi, Kenan?

Senin gerçeklerin, benim göğsüme sığdıramadığım aşktan daha büyük olabilir mi, Süveyda?



Yanında geçirdiğim dakikalarda gerçeklere beraber aldanmıştık; aşkın efsunu hem gerçekleri aldatmış, hem de bizi gerçeğe satılan düşlere inandırmıştı. Gerçeklerle beraber pamuktan bulutların arasından kayıp yere çakılmıştık.

Bir kaçış aramıyordum, varsa bile o kaçışın içinde bir umut var etmek istemiyordum. Onu affetmeye yönelik üretilen her sebebi kendim yok edecektim.

Süveyda...

Bundan sonra sadece Süveyda. Kendimi Kenan'a teslim ettiğim otel odasında dakikalar önce Yasemin ölmüştü.

İnce sesi kulaklarıma huzur vermesi gerekirken sadece işkence ediyordu. "Sustur şunu!" daha fazla dayanamayıp karşımda duran Belgin Asil'e bağırdığımda bakışlarını kucağındaki çocuğun üzerine düşürüp geriye döndü. Dakikalardır onu kucağıma almamı bekliyordu ama ben hâlâ bir çocuğum, ikiz çocuklara hamile olduğuma inanıyordum. İlk uçakla Kıbrıs'tan döner dönmez İstanbul'a gelmiştik; Belgin, çocuğu görmem için beni evine getirmişti.

Salona ilk girdiğim anda Berrin'le karşılaşmıştım; kucağında dur durmak bilmeden ağlayan çocuğu susturmaya çalışıyordu. Kucağındaki çocuğun benim olma ihtimali ve Berrin'in onu susturmaya çalışma görüntüsü beni deli bir öfkeyle doldurup taşırmıştı. Tek yaptığım bebeği ondan alıp yüzüne bakmaktı ama ben onu biraz daha ağlatmıştım. İnce sesi, Kenan'a benzeyen görüntüsü beni korkutmuş, ruhumu tüm bedenimden çekmişti; sinir uçlarıma kadar tüm hislerim çekilmişti. Düşecek gibi olduğumda çocuk, ellerimden kaymıştı ama Arman hemen yanımda olduğu için yere düşmeden onu tutmayı başarmıştı. Sonrasında geçen dakikalar benim için kriz geçiren sinir hastaları gibiydi; ne çocuğun sesini duymak istemiştim, ne de yüzünü görmek. Fakat Belgin, çocuğu kucağıma alıp ona bakmam için beni zorluyor, Berrin uzak bir köşeden bizi izliyordu, Arman ise hemen arkamdaki koltuğa oturmuştu. Ben... Yerden kalkamıyordum ve sadece o çocuk gibi ağlıyordum.

Güzin ve Yadigâr bana bunu nasıl yaparlardı?! Ne hakla, hangi sebeple? Kıbrıs'ta o otel odasında Belgin bana söyleyeceklerini söylemeden önce ne söyleyeceğini tahmin edip kulaklarımı sıkıca kapatmıştım, dinlememek için odada çıkmak için defalarca direndim ama o kadın Arman'a zorla ellerimi kulaklarımdan uzaklaştırmış, bana Kenan'ın İhsan'ı öldürdüğünden, Yadigâr ve Güzin'in çocuklardan birini alıp Kenan'a götürdüklerini ve Kenan'ın çocuğu başta ben olmak üzere herkesten sakladığını söylemişti... Duymak istediğim her şeyi zorla duyurmuştu. Bana iki çocuk doğurduğuma dair hastane evraklarını bile göstermişti.

Çok sev ya da çok sevil... Kaderin, ayaklarını kırdığı, gözlerinin kör ettiği bir bedendeysen kan dökerek kara laneti bozabilirdin. Birinin kanını dökecektim; Yadigâr, Güzin, Kenan ya da bilmediğim başka biri... İçlerinden birinin kanını dökmeye kararlıydım. O gün gelmeden içim soğusa bile bundan vazgeçmeyecektim. Üçü arasında bir suçlu vardı ve onu bulup bunu yapacaktım. Yadigâr'sa işi bir yastıkla bitirdi, Güzin'se bir bıçak yeterdi, Kenan'sa hiç sorgulamaz, Efe'nin üzerine yemin ederim ki bu Kenan olsa bile bunu yapacaktım. Bu mesele benim için artık kan davasıydı. Bunu bana yaşatanların yaşamaya, yer yüzünde barınmaya hakkı yoktu.

KENAN'DA BİR SÜVEYDAWhere stories live. Discover now