31. İPE SAPA GELMEYEN ARZULAR

333 21 6
                                    




KENAN'DA BİR
SÜVEYDA

31. BÖLÜM: "İPE SAPA GELMEYEN ARZULAR"


Bir yerde okumuştum; Havva kadın, ezilmesin diye ayaklarından değil, Adem'in sol kaburga kemiklerinden yaratılmış. Denk olsun diye göğsünden, korunsun diye kolunun biraz altından, sevilsin diye kalp hizasından... Bana neden aynanın ters yüzü tutulmuştu da ezilen, sevilmeyen, denk görülmeyen biri olarak Kenan'ın göğsünden yaratılmıştım. Saçma ama belki de benim yaratıldığım kaburgalar Kenan'a ait değildi ve ben yanlış bir göğsü zorla yarıp içine yerleşmeye çalıştığım için erkeğin ayakları altında ezilmiştim. Yerimi değiştirmek istediğim gibi bana da huzur verilecek miydi?

Deneyerek görecektim.

Bazı şeylerin gerçekten de zorlanılmaması gerekiyordu... Bunu bugün bir kez daha anlamıştım.

Üzerine yığıldığım kaldırım taşlarının üzerinde değil, kanepenin üzerinde oturuyordum. Soğuk değil, sıcaktı. İçerisi ne karanlıktı ne de aydınlık; kızıla çalan rengiyle gece lambaları açıkken, dışarıdan vuran ışık da içerinin karanlığını biraz daha kırıyordu.

Kenan yeniden beni içeriye zorla soktuktan sonra deri ceketimi de elbisemi de zorla çıkarmıştı. Her ne kadar dirensem de hissettiğim acıya fazla karşı koyamamış, yine onun istediği olmuştu. Karşısında yarı çıplak durmaktan rahatsız olduğumu gördükten sonra üst kata çıkıp Zeren'in eşyaları arasından rengi siyah olan kısa kollu salaş bir tişört ve etek getirmiş, onu da zorla üzerime geçirmişti. Çünkü bütün bunların öncesinde kıyafetleri ben kendim giyinmek istemiştim fakat yaralı olduğumu söyleyerek izin vermemişti.

Ciddi ciddi, gerçek gerçek, harbiden beni vurmuş, yaralamış, üstüne de zorla dediğini yaptırıyordu. Bu da sinirimi bozuyordu. Hem suçlu hem de güçlü dedikleri böyle olsa gerekti.

İlk yardım malzemeleri getirip beni zorla bacakları arasına oturtup kolumu sarıyordu şu an. Silahından çıkan kurşun koluma saplanmak yerine teğet geçmişti. Çak az kan akmıştı. Hafif bir ağrı dışında iyiydim.

"Kolun iyi," dediğinde bütün kanı temizlemiş, gazlı bezle pansumanını yapmış, şu anda sargıyla üzerini kapatıyordu. "Hastanelik bir durum yok." Zinhar yüzüne bakmıyor, burnumdan soluyordum. Ona bu kadar yakın durmak istemiyordum. Kolumu sarmayı bitirip çenemden yakaladı ve yüzümü yüzüne çevirdi. "Duymadın galiba? Susma yemini mi ettin? Kolun iyi diyorum." Kendimi geri çekmek istedim ama parmakları sıkılaşıp beni bırakmadı. "Konuş benimle. Bırakma mı istiyorsun? Söyle o zaman..."

Bileğinden itmeye çalıştım ama izin vermedi. Bırakmak yerine tuttuğu çenemi kendine çekip başını yana yatırdığı gibi beni dudaklarımdan öptü.

İçeriyi sesiyle dolduran sert bir tokat yedikten sonra, "Kenan!" diye gürleyip bacakları arasından kalktım. "Bu iki oldu! Şunu yapmayı kes artık!"

"Bu iki oldu," tek eliyle sağ yanağını sıvazlamasıyla bakışlarını boşluktan yüzüme kaldırdı. Bir süre sonra da, "Bir daha bana vurma," dedi sertleşmiş bakışlarıyla.

"Sen de beni öpmeyi kes!"

"Konuş o zaman benimle," elini yanağından uzaklaştırıp ayaklandı. "Sana bir şey söylediğimde karşımda susup durma."

"Kenan Bey!" Mutfaktan çıkan Sevda gözlerini benden çevirmesine sebep olmuştu. "Benim yapabileceğim bir şey var mı?"

Kenan etraftaki ilk yardım malzemelerine bakarak, "Burayı toparlayıp git sen," dedi. "Yarın da gelme. Ben çağırdığım zaman gelirsin."

KENAN'DA BİR SÜVEYDATempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang