42. SONUN BAŞLANGICI

249 16 0
                                    




KENAN'DA BİR
SÜVEYDA

42. BÖLÜM: "SONUN BAŞLANGICI"



İyi olmak ve iyi kalmak çok zordu; herkesi baştan aşağıya, iğne deliği kalmayacak bir şekilde düşünür, ağırlığı altından kalırdın ve yaşamak artık çok zor bir hâl alıyordu senin için. Ama kötü olmak ve kötü kalmak çok kolaydı; kendi çıkarından başka düşündüğün hiç kimse olmaz, hiç bir yükün altına gitmezdin ve bu senin için yaşamı kolaylaştırırdı.

Benim iki hayatım vardı; Kenan'dan önce ve Kenan'dan sonra. Kenan'dan önce annemin izinden gittiğimi düşündüğüm için herkes için çok iyi bir insandım. Kendi içimde de gerçekten de öyleydi. Kenan'dan önce benim kimseye zararımın dokunmasını bırak, kötü bir sözüm bile olmamıştır. Fakat Kenan'dan sonra yaptıklarım beni kötü yapar mıydı bilmem ama iyiliğin üzerine kara bir çarşaf çekildiği bir gerçekti.

Hırsız olmuş, Kenan'ın istediği her şeyi babamdan çalmış ve ona vermiştim. O benim sınırlarımı ne kadar zorlayacağımı merak etmiş, ben de onunla bir defalığına mahsus randevu koparmaya çalışmıştım.

Babama, kardeşlerime, en iyi diye bildiğim dostuma yalanlar söylemiş, onları defalarca kandırmıştım. Kenan'a duyduğum aşk yüzünden, daha o zamanlarda bana kötülüğü dokunmayan Berrin'e duyduğum nefret, öfke ve ettiğim beddualar bile kötülüktü. Oysa Berrin bana çok sonradan zarar vermeye başlamıştı; benim Kenan'ın hayatına adım attığım ilk andan sonra...

Şimdi düşünüyordum da burada kalmak beni biraz daha dibe çekecekti ve ben tam anlamıyla kötü olacaktım. Babamın ve annemin yaptıkları yüzünden onlardan intikam almak isteyecek, onlarla tutuşacağım kavgada kendim kaybolacaktım.

Gitmek en iyisiydi.

Kendi iyiliğim için gitmek en iyisiydi.

Ben de; Ege'ye ya da sonradan doğacak çocuklarımıza Belgin gibi bir anne olmak istemiyordum.

İyi bir anne, sadık bir eş, vefalı bir dost ve yardım sever bir komşu olarak kalmak istiyordum. Bu kalıpların dışına çıkmak istemiyordum. Ağzı bozuk bir anne, çirkef bir komşu, iki kapı arasında oynayan bir dost ve sadakatsiz bir eş olmak istemiyordum. Kesinlikle istediğim bu değildi.

Sıcak bir yaz gününde evimizin begonvillerini sularken düşünmek istediğim tek şey akşama yapacağım yemekti. Ya da Kenan'ın veya çocuklarımızın eve ne zaman geleceğiydi.
Bu yüzden gitmek en iyisiydi.

Başımın dertten, sıkıntıdan değil, çocukların ödevlerine yardım etmekten ağrımasını istiyordum. Yorgunluğumun yaramazlıkları yüzünden arkalarını toplamaktan olmasını istiyordum. Şikayetlerimin ve isyanlarımın ortalığa bıraktıkları eşyalarını sürekli dip köşelerden topladığım için olmalıydı.

Dağınık olan hayatlarımız değil, evlerimiz olmalıydı.

Gece yolda kalmamızdan iki saat sonra yardım gelmiş, bizi o çamurlu yoldan yarım saat uğraşmayla kurtarmıştı. Ve ambulansın çoktan İstanbul'a gittiği haberini aldığımızda ise bu defa yola koyulan biz olmuştuk. Yeteri kadar yakıtımız olduğu için çok şanslıydık çünkü yolda hiç durmamıza gerek kalmamış, son sürat İstanbul'a pes peş peşe üç arabayla girmeyi başarmıştık.

Ben yol boyunca uyumuştum ama bazı şeyleri hayal meyal hatırlıyordum; mesela Kenan'ı yolda Emir aramış, Kaya'nın Neslihan'ı onun arabasına bıraktığını ve kendisi de evine gittiğini söylemişti. Kenan'la beraber ben de Kaya'nın ayrı eve çıktığını öğrenmiştim. Bizimle gelebilir, evimizde kalabilirdi ama o istememişti.

KENAN'DA BİR SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin