34. DİŞE DİŞ

286 20 3
                                    







KENAN'DA BİR
SÜVEYDA

34. BÖLÜM: "DİŞE DİŞ"




Aralık 2019

Yadigar...

Vicdan kadar ağır bir yük yoktur derler... Gerçekten de öyleydi. Belgin Hanım'ın yanından ayrılmış, İskender Bey'in yanına gelmiştim. Bugün Belgin Hanım'a verdiğim son şanstı; Yasemin'e çocuğunu geri vermek zorundaydı. Bunu bugün de kabul etmemiş ve ben ona şans vermekten vazgeçmiştim.

İskender Sargun'un kapısını çaldığımda ağladığımı görmüş, benim için endişelenmişti fakat az sonra ona söylediklerim için derin bir üzüntü, sarsılmaz bir öfke yaşamıştı.

Ona eski eşinin karşıma çıktığını ve Yasemin'le beraber sahip olduğu her şeyi almak için elinden geleni yapacağını söyledikten sonra Yasemin'in onun değil, Kumar Asil'in kızı olduğunu, karısının zamanında onu aldattığını sanki şimdi öğrenmiş gibi her şeyi anlattım.

İskender Sargun'u Belgin Asil'in varlığından haberdar etmek zorunda hissetmiş, çocuklarını ve kendisini koruması için her şeyi söylemiştim. Belgin Asil artık nefretimi kazanmış, onunla yüz yüze gelmek istemiyordum. Ama İskender Sargun Yasemin'in kızı olmadığı gerçeği dışında bütün bunları iki gün önce İhsan'dan öğrendiğini bana söyleyince ben de şaşırmıştım. Çünkü İhsan ölmüştü.

🥀

Kitap yapraklarına benzerdik; satır arası yaşanmışlıklardık. Bir maziydi, bir kırgınlık, bir hüzün, en güzeli de bir tebessümdük. Bir roman kadar ağırdık. Hep eski kokar, maziye özlem duyardık. Benim maziye duyduğum tek özlem Kenan'la olan güzel günlerimizdi, Yadigar'ın saçlarımı okşaması, babamın bana küçücük bir tebessüm göstermesi, Cesur'un ve İhsan'ın beni mutlu etmesi için benim annem olduklarını söylemeleri, Güzin'in beni arkasına alıp herkese kafa tutması...

Şimdi bunlardan geriye ne kalmıştı diye düşünüp kendi sorumun kendi cevabını da verebiliyordum; hiçbir şey!

Kenan'la yol ayrımı olmuştuk.

Yadigar, gönlümde asırlık bir çınar kadar büyük bir yara ve yalan olmuştu.

Bu aralar babamla her şeyin çok iyi gittiği söylenilemezdi ve aramızdaki ilişki iyileşmek yerine gittikçe de terse sarıyordu. Zaten kader bugün son çubuğunu da kırmıştı.

İhsan bana ihanet ederek gitmişti.

Hayatımdaki tek doğru insan olan Cesur bana kırgındı ve o da yoktu.

Güzin desen... Yine beni arkasına alır, herkese kafa tutardı ama bunu artık ben istemezdim. Aynı şekilde İhsan'ı da affetmek istemiyordum.

Affedilir günahlara sahiptik ama ihanet affedilir bir günah değildi. Ne Güzin ne de İhsan... İkisi de artık benim için yoktu ama sadece hayatımda, sırlarımda ve anlarımda. Onlar için ayrı ayrı üzüleceğimi de, sevineceğimi de biliyordum fakat onlardan ayrı bir şekilde... Hayatlarında olmadan...

En sevdiklerimizle düştüğümüz yol ayrımlarının kader oyunu olduğunu şu öldürücü dakikalarda kıvranarak öğreniyordum.

Güneş, soğuk suyla ıslanmış kalplerimizin üzerine ışıldayınca yaşadığımızı anlardık. Roman kapaklarını kapatınca da yaşanmışlıkların arasına birer tutsak olurduk.

KENAN'DA BİR SÜVEYDATempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang