14. Azalan Mesafeler

431K 15.4K 46.1K
                                    

Medya: Serter'in yüzüğü, biraz sade ama Serter sadeliği sever

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Medya: Serter'in yüzüğü, biraz sade ama Serter sadeliği sever. :)

Lütfen bölüme başlamadan önce yıldıza basabilir misiniz? Destekleriniz en büyük motivasyon kaynağım. 🫁

Bölüm oldukça uzun, lütfen nefes alarak ara vererek okuyun.

| Yaşlı Amca- İstanbul Beyefendisi |

''Eğer hissedersen yaşam hâlâ mavi gözlerde devam etmektedir.''

Lütfen bölüme başlamadan önce kalp bırakır mısınız? ♥️

🫁

İnsanlar acımasızdı.

23 yıllık yaşamım boyunca, tecrübe ettiğim tek anlama dayalı olay buydu.

Bir şeyleri adlandıramıyordum, anlamak için de duygularımın yetersiz geldiğini düşünüyordum. Sözlerim sanki tesir etmiyordu, kelimeler beni yeterli bulmuyor gibiydi. Yirmi üç yıl boyunca kelimelerin sihrine inanmışken artık kelimelere olan soğukluğum beni korkutuyordu.

Onlardan nefret ediyordum.

Serter ile arabanın içindeydik. Her zaman karanlığa giden yola rağmen bile benimle aynı yoldan ilerliyordu, beni tek bırakmıyordu, kelime oyunu yaparak da sözlerle iltifat yeteneğini kullanmıyordu; o yalnızca eylemleriyle yanımda olduğunu gösteriyordu. Bu akşam, yine benim karanlığımı aydınlatmak için yanımda bulunmuştu.

Serter Güçlü...

O bir sihirbaz olabilir miydi?

Ona büyülenmiştim.

Ona tutulmak üzereydim.

Artık daha net anlamıştım. Hayatım boyunca en çok korktuğum şey aşka sırtımı dayamaktı çünkü bilirdim ki aşık olan kişi günün sonunda bir bıçak ile karşı karşıya kalırdı. İnsan aşık olursa eğer acılı bir yaşama kavuşabilirdi. Tarihte, insanları öldüren şey aşk değil de neydi?

Kafamı cama yasladığımda, telefonumun şarjının bitmek üzere olduğunu fark etmiştim. Nergis teyzeden karakolun adresini almıştık, son telefonuma dokunduğum zaman öyle olmuştu. Duyduğumuz haber sonrası acele ile evden çıktığımız için üstüme herhangi bir kaban bile alamamıştım.

Oysa ki eylül ayı üşütürdü.

Üşüyecektim.

''Kaç dakika kaldı?'' Parmaklarımı kucağımda birleştirdiğimde, gözlerim yolun o enkaz görünümlü karanlığına çevrildi. ''Gerçi dakikalar öylece çabuk geçmez değil mi? İnsan bir şeyi bekliyorsa; zaman çok yavaş geçer derdi anneannem, haklı galiba.'' Omzum düşük, yitirilmiş enkazlarım fazlaca vardı.

KALBE SAPLANAN OKWhere stories live. Discover now