24. Kuşanan Kılıçlar.

242K 8.5K 18.3K
                                    

Medya: Yaramaz Çam!!!!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Medya: Yaramaz Çam!!!!

Merhaba aşklarım, nasılsınız?

Bölümler bir süre cumartesi 19.'da gelecek. Herhangi bir sorun olmadığı sürece cumartesi günleri atacağım.

Ayrıca özel bölüm için istediğiniz sahneyi bana Instagram hesabımdan yazabilirsiniz. Özel bölüm gelecek. İstediğiniz bir sahneyi koyacağım.

Instagram: Ebrununhikayeleri

Bu arada yorumlarınızı ve yıldızlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.

Bölüme başlamadan önce buraya bir kalp bırakır mısın :*)

Sana olmak istediğin konumu soracaklar. Olmak istediğin yer burası mı diyecekler, sen ellerini havaya kaldırıp gökyüzüne bakarken olmak istediğim yer burası diyeceksin. Sanrılar seni çevrelediğinde, hiçbir şeyi umursamadan burada duracak, ardından kalbinde büyüttüğün çiçekleri bu toprağa gömeceksin.

O gömdüğün çiçekler sulanmadığı için toprağı değil; seni suçlayacak. Birer şiir dizesinde ilk dörtlük sana hitap etmediği için varoluş sancısıyla yanıp biteceksin. Yok olmak için çabalayacaksın. Yok olmak seni mutlu bir hayata götürecek. Nefes almak zor dediklerinde; hayır ben henüz nefesimi kaybetmeyeceğim diyeceksin.

Çalışma odasındaydım.

Büyük siyah deri koltuğun üzerinde, dizlerimi karnıma doğru çekmiştim. Gözlerim yerdeydi, halıya dikili olan gözlerim masum masum bakıyordu. Çatık bir kaşla derin nefesler alıyor; duyduğum sözleri yutmaya çalışıyordum. Onu hayalimdeki topun içine koyuyor ve o sözleri unutmaya çalışıyordum fakat olmuyordu...Olmuyordu.

Nehir ve Pusat birlikte evden çıktıktan sonra tek başıma çalışma odasına gelmiştim. Serter Güçlü ise aşağıda telefon görüşmeleri gerçekleştiriyordu. Durumla ilgili bilgiler almaya çalışıyordu.

Eylül ölmüştü. Eylül ölmüştü. Adına öfke kustuğum duvarların şahit olduğu evdeki tüm anılarımı silen Eylül Yalçın ölmüştü. Ablam...Omzuna kafamı yasladığımda beni bırakan ablam, canımı yakan ablam, canımı yakarken asla umursamayan ablam...Duydunuz mu Eylül ölmüştü?

Bu ne büyük ironik bir durumdu. Oysaki mutlu olmam gerekiyordu. Şu an ayağa kalkıp; perdelerini çektiğim evi izlemeliydim. Eylül ölmüştü ve bu beni mutlu etmemişti.

Eylül'ü düşünürken hep sevgi ve nefret arasında kalıyordum. Onu hem seviyor hem de nefret ediyordum. Ondan tümüyle nefret etmem gerekirken bu çok zor geliyordu. Ondan nefret edemiyordum. Ondan nefret etmeliydim ama olmuyordu, yapamıyordum. Sevgim ağır basmamalıydı, sevgim ağır basarsa kalbim ağrırdı. Hem ilacım hem zehrimdi. Eylül Yalçın aynı anda nasıl zehrim ve ilacım olabiliyordu ki?

KALBE SAPLANAN OKWhere stories live. Discover now