Bölüm 9

24.5K 1.4K 41
                                    


Animasyonun başlamasından on- on beş dakika sonra kendimi Duru'nun oturduğu koltuğun hemen önünde yerde, sırtım koltuğa yaslanmış,yanımda benimle aynı şekilde oturan Özgür'le birlikte Duru'nun atıştırmalıklarını yerken buldum. Bu hale ne ara geldim farkında bile değilim. En son atıştırmalıkların çok güzel göründüğünü düşündüğümü hatırlıyorum.
Hayır burada oturuyorum o neyse de Özgür'ün ne işi var yanımda? Haline bakılırsa o da atıştırmalıkların büyüsüne kapılmış. Duru ise daha çok filmin büyüsünde... Kuzucuğum durduğu yerde izleyemiyor filmi. Ayaklanıyor, doğruluyor. Ben de bakıyorum aynı ekrana ama beni o kadar da enterese etmiyor. O bu kadar heyecanlanacak ne buluyor acaba?

''Hayır,'' diye bağırdı Duru tam ben elimi atıştırmalıkların olduğu kaseye uzatmışken. Boş bulunup hızla çektim elimi.

''Ne oluyor Duru?''

''Ne oluyoru mu var t-... anne?''

Bir gün teyze diyiverecek Özgür'ün yanında sonra en çok kendisi üzülecek.

''Görmedin mi? İnanmıyorlar kahramana.''

''Hımm... İnanırlar kuzucum ya... İzleyelim de biz,'' diye başarısız bir yorumda bulundum. Neyse ki kuzucuk filme fazlasıyla kaptırmıştı kendini de benim ilgisizliğimin farkına varmadı.

''Senin de pek ilgini çekmedi anlaşılan film Defne. Haksız mıyım,'' diye fısıldadı Özgür.

Duru hemen arkamızda otururken fısıldamasının bir esprisi yoktu tabi. Yine de yüksek sesle konuşmaktan iyi olacağını düşünüp ona katıldım.

''Aslında sevdiğim animasyonlar yok değil. Ama bu ilgimi çekmedi.''

''Dışarı çıkalım mı o halde biraz?''

Dışarı mı? Özgür'le baş başa kalmak hobilerim arasında değil hani... Yine de burada fısıldaşmaktan ya da şu değişik filme maruz kalmaktan iyidir sanırım.

''Tamam, Duru sorun etmez umarım,'' dedim yine fısıldayarak ve ayağa kalktım.
Duru'nun filmin başında oturduğu şimdi ise içinde bulunduğu ve benim anlamlandıramadığım heyecanla tepesine tünediği koltuğun arkasından dolaşıp mutfağa, oradan da verandaya geçtik.

Verandada kocaman bir salıncak vardı. Anında oraya ilerledim tabi. Özgür de gelip bir sandalye çekti ve karşıma neredeyse dibime oturdu. Yanıma gelse bile aramızda daha fazla mesafe olurdu şüphesiz.

''Azıcık geri gitsene Özgür,'' diye söylendim.

''Yakınlığımız seni korkuttu mu Defne,'' dedi sırıtarak namıdiğer Patron Odun.

Senden korkan senin gibi olsun Özgür! Sadece sağın solun belli olmuyor diye biraz endişelendim ben.

''Korkmaktan değil o. Sallanmak istiyorum bu salıncakta ama birileri tam önümde dururken bu mümkün olmuyor.''

Ya böyle söylerler lafı işte Özgür Bey! Çek o arabanı yani sandalyeni şimdi yolumdan bakalım.

''Çocuk musun Defne?''

Çocuk musun mu? Bu mu şimdi? Ne alakası var? Sadece çocuklar mı sallanıyor? O zaman niye aldı bu bahçe salıncağını bu odun? Süs olsun diye mi?

''Niye aldın o zaman bu salıncağı Özgür,'' şeklinde teke indirdim kafamdaki soruları ve Özgür'e yönelttim.

''Bu evdeki her eşyayı tek tek ben seçmedim herhalde küçük? Hem öyle bakma az önceki sallanma isteğinle küçük lakabını tamamıyla hak ettin sen!''

Adama bak ya! Düzeltiyorum: Oduna bak ya!

İyice sinirlenince hafif kenara kaydım oturduğum yerde ardından ayağa kalkıp karşısına dikildim Özgür'ün.

Anne YarısıWhere stories live. Discover now