Bölüm 24

20.9K 1.4K 91
                                    

Kısa oldu ama çabuk geldi. Hafta sonu olunca normal saatlerde geldi 😁

Uykusuz geçen saatlerden sonra yatarak bir yere varamayacağımı fark ettim ve soluğu mutfakta aldım. Moralim bozuk olduğunda hep yaptığım gibi bu sefer de bir şeyler pişirmeye karar verdim. Tabi bunu gecenin bir vakti yapmıyordum ama... Bu seferlik de böyle olsun. Hem uyandığında sürpriz olmuş olur Duru'ya. Önce sakinleşirim umuduyla hamur yoğurup poğaça yaptım. Baktım bir yere varamıyorum bir de kek çırptım. En son Duru okuluna da götürür diye küçük kekler yapmaya karar verdim. Renk renk muffin kalıbımız var evde. Onlara yerleştiririm o da sınıfına dağıtır.

Güneş doğana kadar kendimi pasta börekle oyaladım. Küçük kekleri Duru için iki kaba doldurduktan sonra poğaçalardan ve kekten de kendim için hazırladım. İş yerinde hâlâ yetiştirmem gereken dosyalar var. Öğlen yemeğe gitmek yerine odamda atıştırırım.

Mutfakta işim bitince sıcak bir duş aldım. Ardından sert bir kahve için tekrar mutfağa döndüm. Kahvem olurken Duru için sofrayı hazırlamaya başladım. Benim iştahım şuan için buralarda değil. Aklım kediciğimde. Zaten hep böyle oluyor. Moralim bozuksa ya yemiyorum ya da tam tersi ne görsem saldırıyorum. Değişiyor. Ama ortası kesinlikle yok. Moralim bozuksa yeme düzenim aşırıya kaçıyor. Ya açlıktan ölmek üzere ya da çok yemekten patlamak üzere... Bünyem kendi kendini imha etmeye falan çalışıyor moralim bozukken sanırım. Canıma bir kastım olduğu kesin.

Duru'yu okuluna bıraktıktan sonra şirkete geçtim. Özgür daha gelmemişti. Ona fazla mı yüklendim acaba ya? Sonuçta o da sadece yardım etmeye çalışıyordu. Ben yardım istiyor muydum peki? Uff! Hâlâ Olcay'ın sözleri aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyorum. Neymiş efendim bunca yıl bakmışım da artık o varmış kendisi bakabilirmiş kızına. Bik bik bik!

Çok biliyorsa vakti zamanında sarhoştuk unutalım demeseydi. Ablam da Duru'yu ona ne başında açıklardı ve hiçbir şey böyle olmazdı. Gerçi düşünmeden edemiyorum acaba o zaman ablam hamile olduğunu söylese ne derdi? Ne yapardı Olcay? Şimdiki kadar hevesli olmayacağına eminim.

Odama kapıyı çalmadan paldır küldür dalan Seda'yla çıktım girdiğim düşüncelerden. Seda'nın yerinde olsam can sıkıcı cümleler kurmam. Gece boyunca hiç uyumadım ve canım acayip sıkkın. Aklımda bir yığın düşünce cirit atıyor. Şimdi kalkıp da beni sinir ederse katil olmamam için kendimi frenleyecek gücüm yok. Beni durduracak bir Özgür de yok. Yo Seda yo! Bence ağzını bile açmadan geldiğin gibi çık şu odadan.

''Özgür Bey gelmedi mi Defne?''

''Hayır, henüz gelmemiş.''

''Nerede peki?''

Ne bileyim ben ya?

''Bilmiyorum Seda. Bana bilgilendirmede bulunmadı.''

''Keyfimden sormuyorum burada. Beni de Mehmet Bey gönderdi. Özgür Bey'i odasında bekliyormuş.''

''Tamam ben arayıp haber veririm.''

''Tamam, ara hadi bekliyorum.''

Hasbinallah! Kızım benle uğraşma bugün ya! Git odanda bekle.

''Senin işin yok mu Seda? Şu kadarcık şeyi kendim halledebilirim başımda dikilip kontrol etmene gerek yok.''

''Gittikçe çirkefleşiyorsun Defne. Yazık sana,'' deyip kırıtarak çıktı odadan.

Yazık tabi bana. Biraz daha devam ederse üçüncü sayfa haberlerinde yer alacağım. 'Cinnet getiren çalışan iş arkadaşını boğazladı.'

Sakinleşmek için derin nefesler alıp içimden ona kadar saydım ve telefonumu çıkarıp Özgür'ün adını seçtim rehberden. Ara tuşuna basmakla basmamak arasında gelip gitsem de söz konusu iş olduğu için mecburen dokundum ve telefonu kulağıma götürüp beklemeye başladım. Beşinci çalıştan sonra açılabildi telefon.

Anne YarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin