Bölüm 47

14.6K 892 75
                                    


Bir yere varamayacağımızı anlayınca ''O zaman şimdi gidelim, bana uygun gelinlik bulabilirsek alalım bulamazsak sana alalım bana da uygun bir elbise alalım tamam mı Duru? Yalnız bulunduğumuz ayda düğün yapmak sık rastlanır bir şey olmadığı için gelinlikçilerde de çok fazla model bulunmayabilir. Üstelik benim üstüme uyanı da bulmak zorundayız. Yani eğer ben gelinlik beğenmezsem ağlamak, zorla aldırmaya çalışmak yok. Söz mü?''

Küçük hanım bu teklifimi mantıklı bulmuş olacak ki ağzı kulaklarında söz verdi. Çok gibi gelen zamanımızın bir anda yetmeyebileceğini fark edince kahvaltıyı dışarıda yapıp bir an önce işe koyulmamız gerektiğine karar verdik ve hazırlanıp çıktık.

Yol boyunca küçük hanım benden daha heyecanlıydı. Ben ne kadar sakin gözüksem de ben de heyecanlıydım tabi. Gelinlik giymenin nasıl bir his olabileceğini hafife almışım. Giyince anladım. Bana uygun ve içime sinen bir gelinlik bulmuş olmamız ise tamamen kediciğin şansıydı bence. İkimize de güzel birer gelinlik bulup alabildiğimiz için gözlerinin içi parlıyordu Duru'nun. Gerçekten onun için önemliymiş anlaşılan. Bazen Duru küçük diye beni anlamadığını düşünsem de sanırım bunun yaşla çok da alakası yok. Baksana ben de onu anlayamıyorum her zaman. Neyse bugün de gönlünü yapabildik. Artık gidip evlenebiliriz.

Gelinliklerimizi aynı yerden almış, hazırlanacağımız yere gitmek üzere arabaya biniyorduk ki telefonum çalmaya başladı.

''Alo?'' dedim aceleyle açıp. Tabi ki acelem olduğundan arayana bakmamıştım yine. Bu da Olcay'ın sesini duymama neden oldu. Bilsem asla açmazdım da şans işte.

''Defne, nasılsın?''

''İyiyim, müsait değilim Olcay. Sonra konuşsak olur mu?''

''Anladım. Ben Duru'yu bugün okuldan ben alsam olur mu diyecektim de... Annemler de burada biliyorsun. Tekrar görmek istiyorlar Duru'yu.''

''Bugün olmaz Olcay. Duru'yu görmek istiyorsan daha önceden haber vermen gerek. İstersen Pazar günü 2 saatliğine alabilirsin. Tabi Duru da kabul ederse.''

Benim gayet kendimden emin verdiğim cevap Olcay'ın yüzünü güldürmedi tabi. Hayır, ne bekliyorduysa...

''Abartma istersen Defne. Oldu olacak kapıdan görüp gitsinler. Tamam, bugün müsait olmayabilirsiniz ama Pazar 2 saat görürsün ne demek?''

Of! Bu tartışmayı şimdi mi yapacağız gerçekten? Benim nikahım var birkaç saat içinde ya. Bu adamla mı uğraşacağım bir de?

''Bunu yarın konuşalım olur mu? Dediğim gibi Duru'ya da sormam gerekiyor. Bu kendi başıma alabileceğim bir karar değil. Tabi senin de...''

''Duru benimle ve babaanne-dedesiyle vakit geçirmeyi seviyor Defne,'' dedi sert bir şekilde. ''Bunu istemeyen, sorun çıkaran sensin. Ama yeter artık! Sana karşı yumuşak olmaya çalışmak işe yaramıyor. Avukatlarımız görüşsün bundan sonra. Mahkemede paylaşalım kozlarımızı. Bu arada belki unutmuşsundur diye söylüyorum ben onun babasıyım. Sense annesinin kız kardeşisin. Anlıyor musun? Hiç şansın yok Defne. Zamanında teklifimi kabul etmeliydin.''

Ardından telefon suratıma kapatıldı. Bense öylece kalakaldım.
Olcay'ın dava açacağını biliyordum da... Teyze olduğumun hatırlatılmasına ihtiyacım yoktu. Biz bugün anne-kız gelin olacaktık Duru'yla.

''Defne? İyi misin?''

Özgür'ün sesini duysam da tepki veremedim. Bir süre sonra önce büyük sonra küçük kollar hissettim belimde. Kurmayı umduğum küçük ailemin iki üyesi de sarılmıştı bana. İlk konuşan kedicik oldu.

''Babam mıydı arayan? Seni üzdü mü yine?''

''Çok üzülmedim kuzucum,'' dedim nihayet kendime geldiğimde.

''Ne diyormuş?'' diye soransa Özgür'dü.

''Duru'yu görmek istemiş bugün. Ben de Pazar görebileceğini söyledim hepsi bu. Hadi artık işlerimize dönelim mi?''

''Durucum, sen arabaya geç. Biz de hemen geliyoruz tamam mı ?'' dedi konuşmanın bu kadarla bitmediğine emin olan ve devamını bilmek isteyen Özgür.

Duru arabaya geçip kapıyı kapatır kapatmaz. ''Mahkemede görüşürüz dedi resmen,'' diye patladım.

''Bunu daha önce de ima etmişti. Zaten biz biliyorduk bunu Defne. Seni bu kadar üzmesine izin vermemen gerekir.''

''Öyle ama Duru'nun annesi olmadığımı ve onu kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğumu tekrar tekrar duymama gerek yok. Kafamdaki düşünceler yüzünden yeterince üzülüyorum zaten. Bir de sesli şekilde olması...''

Ben teselli konuşması beklerken Özgür arabayı işaret etti dümdüz bir suratla.

''Sana düşünmek yasak. Doğru arabaya. Başımızda neler var biliyorsun. Hatırlatmak istemiyorum ama yarın Melisa'nın benim kızım olup olmadığını öğreneceğim. İstemesem de aklıma gelip duruyor. Ama kafamı sadece buna verip sadece bunu düşünürsem başka hiçbir şey yapamam Defne. Biraz daha düşünürsek deliririz. Şimdi arabaya biniyor ve gün boyunca bugünkü nikahımız dışında pek bir şey düşünmemeye çalışıyorsun. Anlaştık mı?''

Uslu çocuklar gibi kafa salladım. Ve arabaya yollandım. Haklıydı çünkü. Biraz daha düşünürsek deliririz.

Hazırlıklarımız sırasınca yüzümün gülmesine çabaladım. Çoğu zaman başardım da. Zaten Durucuk etraftayken gülümsememek gülümsemekten daha zor. Hazırlıklar tamamlandığında da yüzüm istemsizce gülüyordu. Gelinliğin içinde olmak o kadar harika hissettiriyor ki... Tabi mesele sadece gelinlikle olmak değil. Evleneceğim kişi, Allah muhafaza, Olcay olsa böyle gülemezdim tabi. Ve Durucuğumun mutlu olduğunu bilmem de önemli bir artı. Yani evlenmek için her şey hazır ha? E ne duruyoruz? Gelsin evetler!

-

Anne YarısıWhere stories live. Discover now