Bölüm 28

19.9K 1.4K 71
                                    

Çok çalışmam gerekiyor okuyucularım, çok...
Ama ben ne yaptım? Stres oldum, sıkıntıya girdim yarın sınavım olmasına rağmen bu akşam doğru dürüst çalışamadım :( Bari dedim bölüm yazayım e yazmışken de yayınlayayım. Hiç sizden bölüm sakınır mıyım?

İyi okumalar bakalım :)                

Birbirimize sarılı halde gülüp durduk bir süre. Nihayet sakinleştiğimde hafifçe çekilip aklımdaki soruyu sordum.

''Kimdi o kadın?''

Özgür tekrar gülmeye başladı sorum karşısında. Pişkin. Gelmiş bir de gülüyor ya! Aklınca kaçıyor tabi sorudan. Aferin. İşine gelince bizi konuşalım demeyi biliyor.

Kollarından iyice ayrılmak için hamle yapmıştım ki tekrar, daha sıkı çekti kolları arasına beni.

''Hayır, kaçmak yok. Kıskandığını itiraf et. Ben de sana o kadının kim olduğunu ve tabi avukatın yanındayken yanımızda ne işi olduğunu anlatayım.''

''Hı hı kıskandım hadi söyle,'' dedim yarım ağızla ve onu başımdan atmak istediğim açıkça belli olacak şekilde. Bir yandan da tekrar kollarından kurtulmaya çalıştım ama o yine bırakmadı.

''Öyle değil Defne Hanım. Düzgünce, inanarak söyle.''

''İyi de kıskanmıyorum ki seni,'' dedim bir omzumu silkerek.

''Ha sadece merak yani?'' diye sordu şüpheci bir şekilde.

''Merak ettim. Hem bana yalan söylemiş olduğunu düşündüm bu yüzden de aklımı kurcalıyor. İkinciye sorma nedenim de bu zaten. Yoksa bana ne kimle gezersen gez.''

''Ha hiç umrunda değil yani?'' dedi meydan okuyan bir tavırla.

Öyle bir söyledi ki ben umurumda değil desem anında bir kız bulup... Aman umurumda olunca yapmıyor da sanki...

''Birazcık umrumda,'' dedim hem suyuna gidip hem yiğitliğe leke sürdürmemek adına bir orta yol bularak. Çünkü biliyorum kıskandım desem Özgür bunu günlerce yüzüme vuracak hem sadece o da değil. Boş yere ümitlenmiş olacak. Ben daha karar veremedim ki... Gerçi neye karar vereceksem... Ablamın bir zamanlar da olsa hoşlandığı kişiyle birlikte olacak değilim. Üstelik ablam benim yüzümden intihar etmişken...

Özgür'ün cevabını beklerken aklıma dolan düşüncelerle oyuncu tarafımı unutup yüzümü asmışım fark etmeden. Özgür ellerini uzatıp beni gülümsetmeye çalışınca anladım.

''Ne oluyor hemen surat asmalar? Duygu sömürüsü taktiğine mi geçtin?''

''Hayır,'' diye basitçe yanıtladım. Bir açıklama bekler halde gözlerini dikince de mecburen ''Ablam geldi aklıma,'' dedim.

''Ablanla ilgili hoş olmayan bir anı mı?''

''Anı değil. Özgür... Bana yardım etmeni, yanımda olmanı seviyorum. Ara sıra beni sinir etmen bile hoşuma gidiyor ama ara sıra. Sadece gerçekten moralim bozuk olduğunda beni güldürmek için uğraştığında... Ama biz diye bir şey olamaz. Yani bir kere öpüştük diye...''

Doğru kelimeleri bulamadığımdan kaldım. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Devam etmemi bekliyordu. Kızmış ya da şaşırmış görünmüyordu. Kafasından ne geçtiğini anlayamadım o an.

''Sorun ne Defne? Bana karşı açık olur musun? Ben hemen evlenelim demedim. Benim istediğim aramızdaki ilişkiyi patron-çalışan ilişkisinden ya da iki eski arkadaş ilişkisinden başka bir yere taşımak.''

''Biz hiçbir zaman iki eski arkadaş olmadık Özgür.''

''Her neyse. Geçmişte neydiysek işte. Ben deneyelim, bakalım istiyorum ama sen kestirip atıyorsun. Dürüstçe söyle sorun ne? Çocukluğumuz mu yoksa başka şeyler mi var?''

Anne YarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin