Bölüm 14

26.9K 1.5K 167
                                    

        Sınır beklediğimden çabuk doldu :D Hepinize teşekkürler :**

Ömerlerin evinin önünden arabamı alıp Engin Bey'in ısrarlarını geri çevirerek evime doğru sürmeye başladım. Yarasına bakmadan içim rahat etmeyeceğinden Özgür'ü de bizim eve götürüyordum tabi. Her ne kadar o önemli olmadığını iddia etse de bugün yaptıklarından sonra onu boş verip gitmem mümkün değil. Biliyorum odun yine aynı odun. Ama istediğinde gayet iyi bir insana dönüşüyormuş onu anladım. Bu yönünü ortaya çıkarması için illa birinin ağlıyor olması mı gerekiyor onu anlayamadım ama...

''Yani Defne, seni anlayabilmek mümkün değil,'' diye söylendi Özgür evden içeri girerken.

''Niye be?''

Ne yaptım ben şimdi de anlaşılmaz oldum?

''Niyesi mi var? Ben size geleyim desem ya da beni evime bırak desem elli tane laf edersin yapmamak için. Şimdi ben gelmeyeyim diyorum sen ısrar ediyorsun. Amaç inatlaşmak mı? Ha öyleyse istediklerimin tersini söyleyeyim ben hep.''

''Uf Özgür! Yarana bakacağım onun için ısrar ettim. Bugün yeterince şey yaşadın bi de, hadi evine git buradan taksiyle demek olmaz. Ha sen illa evime gideceğim diyorsan onu da sen bilirsin yani. Zorla iyilik yapacak değilim.''

Bu da biraz trip atar gibi oldu ama ne yapayım ya! Adama iyilik yapmak istiyoruz yok diyor. Bana dediğimin tersini yapıyorsun diyor ama kendisi farklı sanki. Normalde ben bırakayım diye atmadığı takla kalmaz şimdi gelmiş bir yığın laf ediyor. O da benim inadıma gitmeye bayılıyor da itiraf etmiyor. Gıcık işte.

''Tamam, kızma hemen. Bu kadar ısrar ettin kırmayacağım seni. Gece de burada kalırım hatta,'' dedi koltuğuma yayılırken. Böylece vur dedik öldürdün deyimini canlı olarak açıklamış oldu. Adama iyilik yapalım dedikçe tepemize çıkmanın bir yolunu buluyor nihayetinde. Bu da büyük başarı valla.

''E bir nevi iadeiziyaret,'' diye de devam etti pis pis sırıtarak. Sanki ben dedim o gün illa sizde kalalım Özgür diye. Kendisi ısrar etti hem Duru uyudu diye demiştim ben. Duru demişken...

Özgür'le atışmaktan aklımdan çıkan Duru'yu aradım gözlerimle hemen. Kapının yanındaki sandalyenin ucuna doğru oturmuş bizi izliyordu kedicik. Bakışlarımı takip eden Özgür, Duru'yu görünce ''Şu annene bir şey söylesene Duru ya,'' diye konuşmaya dahil etmeye çalıştı onu. Anne lafını duyan Duru gözlerini bana dikti.

''Anne mi?''

Bir an göğsüme bir acı oturdu. Aklımdan saniyeden geçen senaryoların haddi hesabı olmadığından yine en kötüsünü düşünmeyi başarıp artık annesi olmamı istemiyor dedim. Beni annesi olarak göstermek istemiyor artık. Benim annesi olmayı istemediğimi düşündü ve şimdi de ben istemiyorum diyor kendince. Kesin.

''Evet Durucum. Bak, biliyorum aslında seni doğuran Defne değilmiş ama bana gayet annenmiş gibi geliyor. Size bakınca anne-kız görüyorum ben. Sen ne düşünüyorsun,'' diye sordu Özgür gayet anlayışlı bir tonda.

''Ben... Şaşırdım birden. Annem tabi!''

Sonra koşup sarıldı bana kuzucuk. Gözlerim dolsa da hemen ağlamamayı başarıp kocaman sardım ben de kuzucuğu. Sonra birden bugün başına açtığı belalar geldi aklıma. Yüreğim ağzımda dolanıp durmuştum. Bir cezayı hak etti küçük hanım. Tabi o aşağılık adam da aslında... Sahi niye onu bıraktık geldik? Polis falan çağırsaydık ya. Hadi ben Duru'yla meşguldüm düşünemedim peki Özgür?

''Özgür ya o adamı niye bıraktık orada. Dövdün iyi güzel de ihbar etseydik keşke. Başka çocuklara da aynısını yapmayacağı ne malum. Bize dokunmayan yılan bin yaşasın diyecek değiliz yani. Şimdi şikayet etsek bir sonuç alınabilir mi acaba?''

Anne YarısıWhere stories live. Discover now