Bölüm 11

24.3K 1.4K 99
                                    

Gözlerimi alarmımın bilindik sesiyle açtım. Hayatımda ilk değil belki ama uzun zaman sonra ilk defa uyanır uyanmaz kalkmadım yataktan. Bilindik 'beş dakika daha' tembelliğine bıraktım kendimi. Zaten beş dakikadan fazlasını yapmam felaket olur ne yazık ki... Çünkü Duru'nun okulu, benim işim, İstanbul'unsa sabah trafiği var.
Bu sabah içimde büyük bir isteksizlik var ama... Nedenini kendime dahi itiraf etmekte zorlansam da içten içe biliyorum. Cumartesi aldığım karardan kaynaklanıyor bu isteksizlik. Bugün iş yerine gidince Özgür'le konuşup Duru'nun annesinin ablam olduğunu açıklayacağım. Muhtemelen şaşıracak ve bir yığın soru soracak. Hem bu soruları cevaplamak istemiyorum hem de... Duru'nun annesi olmadığımı biliyorum ama bunu hiç sesli bir şekilde dile getirmem gerekmedi. Şimdi bunu söyleyecek olmak da canımı sıkıyor. Ablam yaşasaydı, ben yine normal bir teyzeden fazla sorumluluk almaya hazırdım. Fakat durum böyle olunca... Of! Duru'yu kızım gibi görmeme engel olamıyorum işte. O okula başladığından beri ayrı evde yaşıyoruz. Bir yaşından beri bütün sorumluluğu üstümde. Annem başlarda ilgileniyordu ama Duru büyüdükçe ve ablama benzemeye başladıkça çekti kendini. Ayrı eve taşınmamızla da iyice koptu ipler zaten. Biliyorum bunu ben istedim. Duru'yu da canımdan çok seviyorum. Ona bakmaktan hiç mi hiç şikayetçi değilim de... Yine de yanlış olduğunu bile bile ablamı kıskanmaktan alamıyorum kendimi. Keşke diyorum bazen, keşke Duru benim biyolojik kızım olmuş olsaydı. Ablam yerine ben doğursaydım onu.

Duru'nun küçücük elleri yanaklarımdaki yaşları silince irkildim. Yatağımda doğrulup ağlamaya ne zaman başladım, Duru odaya ne zaman girdi hiç bilmiyorum.

Aceleyle ayağa kalkıp ''Günaydın küçük kedi,'' diye şakıdım. Sesimdeki neşe o kadar fazlaydı ki neredeyse ben de inanacaktım mutlu olduğuma.

''Niye ağlıyordun anne?''

Anne... Bu lafı duymamla bir göz yaşı damlası daha süzüldü yanağımdan. Elimin tersiyle onu yok ettikten sonra kocaman bir gülümsemeyle Duru'ya döndüm.

''Yataktan kalkmak o kadar zor geldi ki Durucum... Sanırım gözlerimi fazla yormuşum, yaşarıp duruyorlar. Sana da kocaman bir aferin bu arada. Kendi kendine kalkmışsın ilk defa.''

Benden aferin alınca o da gülümsemeye başladı.

''Uykumu çok iyi aldım sanırım. Sana bakmaya gelmiştim ben de.''

''Tamam canım. Hadi ikimiz de üstümüzü giyelim. Sonra sen sofrayı kurarken ben de omlet yaparım sana. Olur mu?''

''Tamam. Beyaz hırkamı alayım mı bugün üstüme?''

''Al kuzum. Diğerinden daha kalın zaten o. Havalar iyice soğumaya başladı.''

Duru kafa sallayıp odadan çıkınca ben de dolabımın önündeki yerimi aldım.

Ya kahvaltısını yapmazsa diye evden çıkana kadar açamadığım konuyu arabaya binince açtım Duru'ya.

''Kuzucuk, bana kızma ama bugün Özgür'e söyleyeceğim annen olmadığımı.''

''Ama neden? Annem olmak bu kadar mı kötü? Niye öyle olmadığını açıklamak istiyorsun hemen?''

Bu tepkiyi az çok beklediğim için şaşırmadım. Derin bir nefes alıp kırmamaya çalışarak konuşmaya başladım.

''Durucum konunun bununla ilgisi olmadığını biliyorsun. İnsanlara yalan söylemek hoş değil. Arkadaşlarını anlıyorum ama Özgür'e doğruyu söylememizin bir sakıncası yok. Ecesu'ya ya da bir başkasına söylemeyeceğinden eminim ben.''

''Ama...''

''Aması yok Duru. Okuldan sonra bu konuyu daha detaylı konuşuruz seninle tamam mı? Seni çok seviyorum kuzucum. Teyzen olmam seni çok sevdiğim gerçeğini değiştirmiyor. Bunu Özgür'e açıklayacak olmam da öyle...''

Anne YarısıWhere stories live. Discover now