BÖLÜM 5: PARANOYA

29.6K 1.9K 282
                                    

OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN. BOL BOL YORUM YAPIN LÜTFEN :)

HİKAYEYİ BEĞENİYORSANIZ DA ÖNERMEYİ UNUTMAYIN :) ŞİMDİDEN 2100 KİŞİ OLDUK VE ŞİMDİDEN MİZAHTA 390'A KADAR YÜKSELDİK :) MÜKEMMELSİNİZ.

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ!

Deniz Okyanusun bakış açısından;

Aklım Barış Eronat'ta, gözlerim ellerimde duran telefonumdaydı. Yediğim haltın üzerinden tamı tamına yirmi dört saat geçmişti ve ben yatağımda oturmuş Barış'tan gelecek karşı atağı bekliyordum. Saçlarım darmadağınıktı ve gözlerim az uyumamdan kaynaklı kızarmıştı. Uyudum mu gerçi onun da farkında değildim. Tüm gece elimde telefon yatakta tepinip durmuştum. Eğer şans eseri bir ara uykuya daldıysam da bu oldukça kısa sürmüş olmalıydı.

Şu anki ruh halim kelimenin tam karşılığıyla paranoyaklıktı. Dün bile bile ateşe yürümüş, altından kalkamayacağım bir işe el atmış, şimdiden altında ezilmiştim. Bunu kaldırabilecek psikolojiye sahip değildim ve olanların hepsi sevimli pandanın suçuydu. Sanki beni tanıyormuş gibi damarıma basmış, bir anlık sinirle hareket etmeme sebebiyet vermişti. Ben de duruşumu koruyamamış, onun yapmamı istediğini altın tabakta ona sunmuştum. Aferin sana Deniz Okyanus!

Sinirle inleyerek başımı yastığa bastırdım. Kolum yatağa paralel olarak uzatılmıştı, telefonu tutan elim yataktan aşağı sarkıyordu. Telefonun elimden çekilmesiyle başımı deve kuşu gibi gömdüğüm yastıktan kaldırdım. Derya başımda dikilmiş, telefonumu ritmik hareketlerle diğer eline vuruyordu.

"Saat neredeyse iki oldu. Çık artık şu odadan" dedi bir anne edasıyla. "Hayır, yani umursadığımdan falan değil ama Allah Korusun ölür kalırsın, benim başıma kalır falan..." Gözlerimi devirdim. Uzanıp telefonumu almaya çalıştım elinden.

"Ver şunu" Bir iki adım geriledi, başını iki yana salladı.

"Hayır!" dedi. Ses tonu konudaki kararlılığını belli ediyordu. Aksi hiçbir söylemi kabul etmeyecekti. "Barış karşılık falan vermeyecek. Hem bu iyi bir şey değil mi akıllım? Ha? Ne güzel adam üzerini kapatıyor sessiz kalarak sense hala olayı büyütsün diye bekliyorsun"

"Olayı büyütmek değil" dedim. Doğrulup bir çırpıda telefonu elinden kaptım. Telefonu alırken iyice dağılan saçlarımı yatıştırdım. "Sadece yüklediğim videodan sonra verdiği tepkiyi merak ediyorum o kadar"

"Hayır, Deniz. Sen sadece yaptığın şeyin kötü olduğunu biliyorsun ve o da sana aynı şekilde karşılık verirse vicdanını rahatlatacaksın. Bunu bekliyorsun ama eğer o sessiz kalır olayın üzerini kapatırsa sen yaptığınla öylece tüm hayatın boyunca kendini suçlayacaksın. Çünkü içten içe sessiz kalıp doğru olanı ben yapmalıydım diye kendini yiyip bitiriyorsun." Durumu daha iyi açıklayamazdı. Yutkundum. İkizimden nefret ediyordum. Hele karşıma geçmiş benim hakkımda benden daha iyi tespitlerde bulunduğunda daha da nefret ediyordum.

"Bir yere mi gidiyorsun?" diye sordum güzel giyimine istinaden. Başını salladı.

"Okulların açılmasına az kaldı biliyorsun. Halletmem gereken birkaç evrak işi varmış, onları yapmaya gidiyorum. Sen de kesinlikle evde yalnız kalmıyorsun"

"Seninle mi geleyim?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Sesimden bariz alaycılık akıyordu. İkizimle birlikte bir şey yapmazdık. Asla. Mecbur olmadıkça.

"Gece göremediğin rüyaları şimdi gözün açıkken görüyorsun herhalde?" Koluna ağarttığı hırkası düşer gibi oldu. Onu ucundan tutup yukarı çekti ve kolunu askı gibi kullanmaya devam etti. " Benimle gelmiyorsun. Sadece senin belli bir yere kadar şoförlüğünü yapıyorum. Daha doğrusu gitmen gereken yere kadar sana yardımcı oluyorum. Malum deli gibi parası olan ama araba almayan bunun nedeni de ehliyeti olmasına rağmen trafikten korkması olan kişi ben değil sensin"

@FENOMENWhere stories live. Discover now